Adilcevaz Yöresel Sözlüğü
Milletlerin ortak olarak kullandıkları kültür dilinin yanında her yörenin kendine has olan ağız özellikleri ve kullandıkları kelimeler vardır.
Bu kelimeler ya kültür dilinde var olan bazı kelimelerin bozulması sonucu ortaya çıkarlar, ya da kültür dilinde bulunmayan o yöreye has olan kelimelerdir.
Adilcevaz ve Köylerinde bu tür kelimelere bol bol rastlanmaktadır. Bu da Türk dilinin zengin bir imparatorluk dili oluşunun en çarpıcı delilidir.
Alak şarpak : Karla karışık yağmur.
Alat: Kokulu bir çeşit baharat, çaya koku verir.
Aparmak : Götürmek
Arınbağ : Toprak damın üst-yan kenarları.
Arıstağ : Tavan
Asuman : Gökyüzü
Ayağça : Merdiven
Aynat: İnat
Balaca : Küçük
Barzan : Süt süzmeye yarayan tülbent.
Belengaz : Zavallı, biçare.
Berhane : Yaylaya götürülen eşyalar.
Bıldır : Geçen sene.
Bicek : Zamanından önce doğuran inek.
Biğeri : Soba bacası.
Bizav : Bir yaşına kadar ki inek yavrusu.
Buğçi : Testere
Bulak : Kaynak suyu, pınar.
Burluhan : Girdap
Cecim : Kalın ip.
Cendek : Hayvan leşi.
Cılız: Zayıf
Cırbıt : Gözde oluşan çapak.
Cır-mır olmak : İşini yaptırmak için her türlü yüzsüzlüğü yapmak.
Cil : Sazlık
Cillek : Aç gözlü.
Culhe : Dokuma
Çaggala : Çağla
Çağmur : Sert taş.
Çal : Deste halindeki otu bağlamak için ottan yapılmış ip.
Çapu: Alkış
Çemirlemek : Kolları, paçaları sıvamak.
Çıttırmak : Yapmacık kibarlık.
Çırildemak: Ses çıkarmak
Çibin : Sinek
Çiğın : Omuz
Çinçavat : Münasebetsiz
Çol : Banyo yapmak için betondan yapılmış küvet benzeri yer.
Çömçe : Kepçe
Çul : Kilim
Dağma atmak : Çelme takmak.
Değirmi : Yuvarlak
Dıgırlanmak : Yuvarlanmak
Dığa : Ermenilerin erkek çocuklarına verilen isim.
Dınaz etmek : Alay etmek.
Dıngılafis : Tahtaravalli
Dırcık atmak : Zıplamak, oynamak, havalara sıçramak.
Dinge : Küçük tepe, tepecik.
Dogo : Ekmek dürümü.
Döşürmek : Toplamak
Dügürcük : Doluya benzer sert taneli kar.
Dümsük : Yumruk
Dürüf : Görünüş, şekil, sembol.
Egos : Toprağı sürerken bırakılan ara.
Elce : Yağ kızartılan tava.
Elevat : Perişan bir halde olmak, dış görünüşün bozuk olması.
Emşik : Yeşil yem bitkilerinin ( yonca gibi ) bir kez biçildikten sonra tekrar yeşillenen kısmı
Engal : Eğri dam.
Eşik : Dışarı
Ferik : Üç dört aylık olmuş cüce yada cücelikten çıkıp yeni yumurtlamaya başlayan tavuk.
Fışkı : Kurutulmuş toz halinde küçük baş hayvan gübresi.
Fint vermek : Ortalığı karıştırmak.
Fistan : Entari
Fetir : Çörek
Gamar : Kirli
Gartol : Patates
Geme : Kama
Gıcırtkan : Isırgan otu.
Gındık : Toprak tencere.
Gırah : Kenar
Gırçik : Sümük
Gırnaz : Cimri
Gıte : Çene
Gocuk olmak : Felçli olmak.
Gocort : İri
Gogo : Cevizlerin üzerlerindeki yeşil kabuğun kalkmış, cevizin odunumsu hafif kahverengi kabuğunun ortaya çıkması.
Goloz : At pisliği.
Gopbal : Baston
Gop olmak : Yığılıp bir araya gelmek.
Gorbagor : ( Mezarda rahat yatamamak.) Sevilmeyen ölmüş kimseler için kullanılır.
Gort : İşlenmemiş ham toprak.
Gozin=kozak : Üç okka ağırlığında bir çeşit ekin ölçeği.
Göbelek : Mantar
Göden : Mide
Gubarlanmak : Kibirlenmek
Gulle : Genelde küçük çocukları azarlamak için kullanılır.
Gurdeşen : Vücudun çok feci şekilde kaşınması, uyuz.
Gurut : Kurutulmuş çökelek.
Guşkana : Tencere
Gümürze : Satırla doğranmış ot.
Ğanav : Toprak nemi.
Ğaş : İşkembe
Ğaşıl : Ezik ( Genelde ezik, ezilmiş yiyecekler için kullanılır. )
Ğaşmaş : Çekirdeği çıkartılmadan kurutulmuş kayısı.
Ğış etmek : Öldüresiye dövmek, kalkamayacak, kıpırdanmayacak bir hale getirmek
Haçirdek : Tandırın üzerine uzatılan demir.
Hanav : Toprağın tava gelmesi.
Hara : Nere
Haral : Çuval
Harkıldamak : Kahkahalarla gülmek. ( Genelde kadınlar için kullanılır. )
Haraya : Nereye?
Hayıtmak : Delirmek, kafayı yemek.
Helim : Kıvam
Henek : Şaka
Henre : Yayık
Hevür : İki yaşındaki erkek keçi.
Hoşaf: Komposto
Hovan : Su ılıtma
Höşmez: Susmaz
İlişir : İki yıl önce.
İsmığ : Sinsi
İşbabiyan : Çekirdeksiz kuru kayısı.
işlik : Gömlek
Kalak : Tezek örgüsünden yapılmış kule
Kambağ : İstenilmeyen, sevilmeyen olmaz olası yer.
Kampoz : Büyükçe, irice el. Şamar.
Kanbak : Harabe
Kaput : Palto
Kartol: Patates
Kasta : Şişman
Keftor : Yaşlılık bildirir. ( Pek sevilmeyen insanlar için kullanılır. )
Kelepur : Rüşvet
Kepir : Çok yumuşak yeni oluşmaya başlayan tortul kaya.
Keran : Toprak damlarda boylu boyunca uzatılan uzun ve kalınca ağaç.
Kerdiz : Sebze dikilen oluk.
Kerki : Halı yada kilim örgülerini sıkıştırmaya yarayan metalden yapılmış, taraklı alet.
Kelem : Lokma
Kerme : Küçükbaş hayvanların tezeği.
Kerti : Bayat
Kıramsiye : Büyük altın.
Kındırak : Merdane
Kırtik : Parça, küçük parçacık.
Koloz : Şapka, bere.
Koluk : Topraktan yapılmış küçük oyuk.
Kom : Hayvanların barındıkları yer, ağıl.
Kortuk : Çukur
Köde : Yabani ot.
Kuflan : Salıncak
Kuruk(Kurik) : Yeni doğmuş eşek yavrusu.
Kurut: Çökelek kurusu.
Kurutezen : İçinde kurutun ezildiği toprak kat.
Kutik=Botto : Kısa boylu.
Küle : Tandırın içine tandırın havasını almasını sağlamak için yapılmış baca.
Künt : Yumak, beze.
Leçek : Yazma
Lengeri : Büyük genişçe yayvan tabak.
Levin Levin : Çeşit çeşit, türlü türlü.
Leyden : Çay yapmak için yapılan alet.
Loğ : Damı bastırmak için yuvarlanan taş.
Lülük : Çaydanlığın su akan yeri.
Mağ : Hayvan yemliği.
Makat : Divan, sedir.
Malak (Gadak) : Manda yavrusu.
Marak : Kurutulmuş ot, saman vb. gibi hayvan yeminde kullanılan şeylerin muhafaza edildiği depo, sandık.
Martak : Dama atılan büyük ağaç.
Mezemetlenmek : Değere binmek, herhangi bir işin yapılmak istenmemesi, nazlanmak.
Mısran : İçine ot konan tahtadan yapılmış kap.
Mıtırıp : Çingene
Moz: Siyah arı
Münzür : Yaramaz
Nehre : Yoğurdun yağını çıkarmak için topraktan yapılmış büyükçe kap.
Neri (Teke) : Üç yaşındaki erkek keçi.
Neve : Torun
Netice : Torunun çocuğu.
Ögeç : Koç olmaya yakın tokluya verilen isim.
Papuk : Beceriksiz, hayvan ayağı.
Paşkıl : Kabuğu oluşmamış yumurta.
Payamça : Badem
Peş : Elbisenin önü, eteği.
Pestaf : Hedef alınan şeyin daha iyi üzerine vurulabilmesi için bir yerin veya şeyin dikilmesi.
Peşkir : Havlu
Pişik : Kedi
Pohrank : Topraktan yapılmış boru.
Pohrenk : Buz
Pokol dönmek : Can acısı, can havli ile dönmek, kıvranmak.
Porak : Soda
Pun : Kümes
Pungal: Tavuğun yumurtlaması için altına konulan yumurta
Püşte: Salkım
Püşürük: Yeni ıslatılmış, kıvam haline getirilmeye çalışılan un- toprak.
Rafato: Tandıra ekmek vurmak için bezden yapılan alet.
Sakar: Büyük sepet.
Sakkavul: Ahır süpürgesi.
Satıl: Su kovası.
Seko: Ceket
Sel: Ekmek sacı.
Sırğa: Küpe
Sıtar: Elbise, giyim, görünüş.
Sıtırlanmak: Hak etmediği halde bir şeylere özenmek.
Somat: Ekmek tahtası.
Sukum: Yüzün asık olma durumu.
Sutal: Çok gezen çok dolaşan, başıboş amaçsız dolaşan serseri tipli.
Şağşiver: Kullanılmayacak hale gelmiş; külüstür
Şağta: Yıldırım
Şarpa:Eşarp
Şekal:Çok fazla gezen dolaşan; avare.
Şelbik: Su bardağı, maşrapa.
Şefe: Rüzgar sonucu oluşmuş kar yığını.
Şevle:Parıltı, ışık, ışığın gözü alması.
Şeyek:Tabanca
Şıpık:Terlik
Şikil: Yüz, çehre.
Şilaşop: Karla karışık yağmur.
Şile: Bulgur ezmesi.
Şilişat: Kıpırdanmayacak halde olma; yatalak, felçli olma durumu.
Şilor: Can eriği, ekşi meyvelere de denir.
Şipana: Kapı eşiği.
Şişek: İki yaşındaki dişi kuzu ya da henüz doğurmamış koyun.
Şoğut: Ağız suyu.
Şongur: Cevizle oynanan bir tür oyun.
Şor: Tuzlu
Şoratan: Damlardaki su oluğu.
Şorşor: Şelale
Şum: Asık yüzlü, sempatik olmayan, şımartılmış yaramaz çocuk.
Taptamak: vurmak ezmeye çalışmak.
Tars: Ahşap yapılı evlerin tavanındaki ağaç.
Taya: Örülmüş ot yığını.
Teberik:Değerli şey ya da şifalı yiyecek.
Terpenmek: Kıpırdanmak
Teşgele: Yaramaz, şımarık, haylaz.
Tevşi: Tabak
Tıhdabi: Çare
Tike: Lokma
Tintoni: Sözünde durmayan, kararsız, konuştuğu ile yaptığı birbirini tutmayan.
Tir: Yeni ekili buğday tarlası.
Tite: Göze inen siyahlık.
Toğlu: İki yaşındaki erkek kuzu.
Tolagka: Kısa ceviz sopası.
Torazlamak: Rasgele almak, fırlatmak, savurmak.
Tulu: Köpek yavrusu.
Uruk: Duvarın veya damın üstü.
Ügürmek: Sallamak
Yırgala(n)mak: Sallanmak, oyalanmak.
Yırlamak: Türkü, şarkı söylemek.
Yolpak: Minder
Yüngül: Hafif
Zırbe: Uzun
Zırza: Kilidin geçirildiği halka.
Zilifçi: Ağaç dallarından yapılmış süpürge.
Zoğ: Meyve dökmek için hazırlanan uzunca sırık.
Zomp: Balyoz
Yasin İPEK’in ''Tarihle doğanın buluştuğu yer Adilcevaz'' isimli kitabından alınmıştır.
HABERE YORUM KAT