Dağ Gibi Ama Heyelanı Çok
Dağ gibi insanların
İçinde yıkıntıları daha çok oluyor.
Bilinmiyor.
Bazı insanlar final sevmez.
Süreç insanıdır.
Heyelanı çok olsa da,
O yollarda dahi, hep yeni şeyler deneyimlemeyi sever.
Ne yaman çelişkidir ki o yeniliklere de tutunamazlar.
İşte bazılarımız da hep süreç insanları ile hayatımızı idame ettirmek zorunda kalıyoruz.
O demlerde kendimizi bulamıyoruz.
Bulduklarımızı da yitirmelerine izin veriyoruz.
“İnsana, olduğu halini teslim etmek”
Bu sözü ilk duyduğumda nasıl etkilenmiştim.
Düşünsenize bir insana kendine dair ne varsa ona teslim etmek. Özgürlüğünü vermek gibi sanki.
Şu yeni yıl da dilerim bizi bizimle bırakan,
Kıymet bilen can’lara rast geliriz.
Kök salmayı seven can’lara denk gelmeyi
Ne çok isterdim.
Ahde vefayı koynunda uyutur çünkü o insanlardaki duygu.
Birinin hayatında kadim duygularla yer alırsan,
Dost,
Komşu,
Yar,
Evlat,
Öğrenci
O sıfat her ne ise.
Kök saldığı vakit,
Yaşattığı duygudur değerli olan.
O olguyu yaşadığın vakit
Her can’a öyle yüreğini açmak istersin.
Muhtemelen diyemedim.
Çünkü tecrübe ile sabit bilirim.
Fazla fedakarlık aşırı nankörlük getirir sözü de sırtınızdan uçurumlardan ittirebilir.
İşte hal bu ya
O iki duygunun arasında sallantı da olan
Yere denir Dünya.
İlahi kudretin
Her zerrem de hakimiyet kurmasına elhamdülillah.
Düşünsenize
Ya bizi bize bıraksa idi.
Ya nefsimizi elimize, beynimize prangalarla bağlasa idi.
Yekten bir savaşın içinde olacaktık.
Esaretin cesarete dönüştüğü sapaklar vardır.
Dili bozuk zihni bitkin olanlarla oralarda ayrılın.
Aynı safta omuz omuza,
İğne atsan yere düşmeyecek
Kalabalıklar arasında fark ettim bu duyguyu da.
Ülkecek, duygularımız çok ayaktaydı bu sene.
Ruhların ve dahi bazı olguların
Sükun bulması hep zaman aldı.
HAL BU Kİ
Kapitalist dediğimiz o dayatmacılar
İştahı açma anlamında her konuda ambalajı çok güzel değiştiriyorlar.
Yetebileceklerini düşünüyorlar.
Eğitim kuramcıları ne çok yazıp çizdiler.
Hiç biriyle de birçok çaresizliğe yetemediler.
Ne yazık ki yetersiz olduklarını da hiç bilmediler.
Çok büyük hayal kırıklıkları yaşamadım diyen insanlara öyle imreniyorum ki.
Hayatında bariyer olmayan insanlarla
ne güzel yaşanır.
Kalabalıklar da gram terlemeyen insanlarla
aynı insanlardır onlar.
Kafasını yastığa koyduğunda
anında uykuya yol alanlar.
Bu can’ların hepsi cinnet sitesinin uzağında komşudurlar.
Bu sonbahar daha doğrusu
gelmekte nazlanan kış güneşinde
İlber Ortaylı’nın sözü bir hayli cereyan ediyor sol yanımın odalarında.
“Ne yaşadıysanız yüzünüze yansır. İnsanın yüzü bir kitap gibi okunabilir. İfadeniz bomboşsa da hiç bir şey yaşamadığınız fark edilir.
Gezin, görün, okuyun, keşfedin; yüzünüz ifadesiz kalmasın.”
Cinnet sitesinin uzağında komşu olanların yüzündeki ifadelere iyi bakın. Oralarda ki gamsız hayatlardan ışıltılı duygular avlanın.
Çünkü yaşamak
Başka bir hale geçişe fırsat verir.
Çok incindiğimiz vakit, içlenmemek lazım
Duygularımızı iyi eskitebiliyorsak ne mutlu.
Duygularımızı eskitebileceğimiz,
Mevlana’nın
“Rahmet (ﺭﺣﻤﺖ ( ile
zahmet (ﺯﺣﻤﺖ (arasında
Bir nokta farkı vardır.
Allah dilerse, zahmetteki noktayı kaldırıverir” sözü ile yeni seneye merhaba diyeyim.
Allah dilesin zahmetteki noktada kalkıversin.
Empatiden öleceğimiz pürüpak bir yıl diliyorum.
YAZIYA YORUM KAT