Zorbalık Bir Hak Değildir

Veysel KOŞAR

Özgürlük eskimez deyimle hürriyet, herkes için lazım olan bir haktır. Hürriyet, insan onuru yani izzetini muhafaza edin bir kalkandır. İnsanların temel haklarının yerine getirilmesi ancak hürriyet ile mümkündür.

Hürriyet, temel hak ve ihtiyaçları gerçekleştirmeye fırsat verirken, bir başkasına zarar verme ve hürriyetini kısıtlama hakkı vermez. İşte bu sırada kanunlar, toplumsal normlar ve inançtan gelen değer yargıları devreye girer. Beğendiğim ve kullandığım güzel bir söz vardır. “İnsanlar ne kadar hür olsa da neticede abdulahtır.(Bediüzzaman)” Daha geniş anlamlara açık bu sözden ben şunu anlıyorum. İnsanlar hür irade ve kudretini yerinde ve doğru kullanılması yine bir üst merci tarafından konulan nizam ve kurallara göre olmalıdır.

Sahip olunan hürriyet, tanınan haklar bir başkasına hatta kendimize bile zarar verilecek durumda sınırlanır.  Sınırlandırılması da gerekir. Kanun koyucu, kuralları düzenleyen merci; bir üst noktadan herkesin yararına açık ve zararına meyyal durumları iyi bilmeli, kamu hukuku ile bireysel hürriyeti sağlayıcı ortam hazırlamadır.

Hata, kusur ve noksanlıkları olsa da devlet düzeninde genel ve resmi temayül bu şekildedir. Toplumsal normlar da beslendiği kaynağa göre umumi/genel kamu düzeni ile hususi/ferdi hukuku korumaya çalışır.

Temel hürriyet ve hakların sahibi olarak bunların kullanılma ve kullandırılması da bazı kurallara bağlanmıştır. Amaç, temel hak ve hürriyetimizi kullanırken hak gaspının engellenmesi, kargaşanın önlenmesi, aciliyetine ve önemine göre önceliklerin sağlanması ve bu hakların doğru kullanılmasıdır. Tüm toplumu ilgilendiren ve en lüzumlu gereksinin kamu hukuku ve düzenidir (kamudan maksadım toplumun tümü daha doğrusu genelidir). Özür dileyerek kaba ve amiyane bir tabir kullanacağım ‘dingonun ahırı’ tarzı bir düzensizlik, hak ve hürriyetlerin icrasına imkân vermez.

Sahip olduğumuz hürriyet ve hakları kullanabilmek de önemlidir. Kullanabilmek için de eğitim, sosyal ve kültürel donanım, insani ve vicdani alt yapı gerekir. Artık günümüzde, soğuk, katı ve sert hiyerarşik düzen yoktur. Pozitif bir ayrımcılıkla insanların sahip olduğuna inanılan sosyo -kültürel gelişmişlik ve eğitime bağlı olarak yüzü gülen ve yumuşak bir kamu düzeni sağlanmaya çalışılmaktadır.

Yukarıda anlatılanların penceresinden reel/gerçek hayata baktığımızda hürriyet ve hakları kullanabilmede ve aslında böyle bir kültürü almada sıkıntılar olduğu görülmektedir. Mücadele ve hak arayışı ismi altında çiğnenen hukuk, verilen kamu zararı, su- i istimal edilen değerler içimizi acıtmaktadır. Hak aramanın usul ve kuralları belli iken ve herkese bunu kullanabilme fırsatı verilmişken gösterilen tepkiler, yapılan yanlışlar, uygulanan dayatmalar, aldatmaya yönelik gerekçeler aklı başında herkesi şaşkına uğratmaktadır. Doğru ile yanlış, sap ile saman ayırt edilememektedir. Büyük bir değer ve etiksel deformasyon/bozulma görülmektedir.

Herkesin kendi yarar ve faydası için oluşturulan evrensel/insani/toplumsal paydası olan kamu düzeninin bir ferdidir. Bu düzen içinde her türlü hukukumuzun icrası sahip olduğu nüfuz/s, para, fiziksel güç vs ile olmaz. Para, makam, aile, silah nüfuzu hak olmayana meşru hale getirmez. Önce ben, salt çıkar, bir başkasının mağduriyetinden kazanç, zorbalık bir hak değildir.

Hak ve hürriyetlerini bilmek, kullanabilmek ve uygulayabilmek eğitim, vicdani alt yapı, sağlam bir kafa, sosyal ve kültürel bir alt yapı ister. Bu noktada insanların beynini ve vicdanını ve ruhunu işleyenlere büyük iş düşüyor, Yarın ruz-i mahşerde en çok kimlerin yakasına el yapışacağı bellidir.

İnsana ve insan onuruna yakışır bir hayat hepimizin temel arzusudur. Buna katkı yapacak yine insanın kendisidir. Ortak bir şuurun “Ya Hazreti İnsan!” çerçevesinde uyanması temennisi ile…