Ah Nefis! Seni Yenme Arzusu Nefis

Meltem ÖZÇELİK

Nefsin mertebeleri vardır.

Nefsin mertebelerinden:

Nefsi Emmare: Allahın emirlerine uymayan, yasaklarını çekinmeden yapan ve zevkine tabi olan nefistir.

Nefsi Kamile: Bütün kötülüklerden sıyrılıp manevi olgunluğa eren nefistir.

O kadar sınırsız, doyumsuz bir bolluk içindeyiz ki!

Biz bu bolluk içindeki yaşantılarımızı şükrederek, ihtiyacı olanla paylaşmak yerine,

Nefs-i Emmare ile tükettikçe tüketesi gelen,

"Çalışıp kazanıyorum, neliklerle elde ediliyor onlar biliyor musun"lara kadar gelen aciz, zavallı nefislerin iç sesine kurban oluyoruz.

Kulunum Rahman olanım,

İstemsizce dünyalığa tamahım.

Paylaşmayı unuttuk.

Paylaştıkça çoğalıcağımızı..

"Vicdan; hem tasavvufa hemde Hint dinlerine göre insanın üst benliği yada ruhun üst katları olarak bilinir. Vicdanen ne kadar rahatız!.."

Aç Müslüman kardeşlerinin o çaresiz hallerini görmene rağmen ne kadar rahat tüketiyoruz farkında mısın? Bu yüzden soruyorum vicdanımız ne kadar rahat? Görülen o ki oldukça rahatız. Yoksa neden ülkemizde o kadar elit tabaka var iken bu kadar gelir seviyesi düşük insan var olsun ki.



Peygamber efendimiz s.a.v min şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:

"Ahirete göre dünya hayatı, ancak sizden birinin parmağını denize daldırmasına benzer. Ahiret hayatı uçsuz bucaksız bir okyanus kadar, dünya hayatı ise bu okyanusa bir parmak batırıldığında o parmağa değen su kadardır. İnsan parmağıyla denizden ne kadarcık su aldığına bir baksın da, dünya hayatının gelip geçici nimetlerinin, ahiretteki sonsuz nimetlere oranla ne kadar az, ne kadar değersiz olduğunu anlasın"

(Müslim, Cennet 55)

Bizzati kendi yaşamımda:

Bayatlamasına açık kapı bırakmak zorunda kalıyorsam artan ekmeğe de ağlarım.

Öyle bir zaman ki sevap nereden kazanılır! Beceremesem de o küçük tebessümün bile sadaka sayıldığı bu din için çabalarım.

Bilirim ki artık ancak o zaman bahtiyarım.

Ezelden beri büyüklerimizin "tabağını bitir arkandan ağlar" dediği sakın bu olmasın. Bak şimdi insanlık ağlıyor. Afrika da, ÇAD da ki o can’ların halini görmemiş olamazsın. Onlar açlıkla imtihan olmuyor kardeşim, biz burada varlıkla imtihan oluyoruz. Şayet biz tok iken onlar hala aç ise vay halimize.. Yüce Rabbimizin hikmetinden sual olunur mu hiç? En merhametli, en adaletli Rabbimizin sana bana farklı farklı yerlerden bolluğu, bereketi yaşatması sakın bu yüzden olmasın. Hala dolaplarımızda envai çeşit, her renginden de olsun diye aldığımız kıyafetlerin dahi hesabını nasıl verebileceğimizi bilen varmı? Hadi bugünden tez yok. Hep birlikte kalkıp üşüyen, açta kalan bir kardeşimizin muhitine ziyarete gidelim. Azaldıkça nasıl çoğalacaksın.

Bu güzel erdemi hep birlikte yaşayıp, lezzetiyle kalan ömrü yaşanılabilir eyleyelim.

"Gök yarılıp da kızarmış yağ renginde gül gibi olduğu zaman,

O halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?

(Rahman suresi 37 _ 38)

Not: zira o korkunç dehşetli kıyamet gününü haber vererek kurtuluşa götürmek ve terbiye için hatırlatmada bulunmak ilahi bir lütuftur.)

Yokluk ortak paydamız, hepimiz görmüşüzdür.

Varlığı!!!

Romanlarda en iyi giriş cümlelerinden biri,

Tolstoy’un Anna Karenina’sından:

"Tüm mutlu aileler birbirine benzer, oysa her mutsuz ailenin kendine özgü bir mutsuzluğu vardır" dediği yerleri tenha bırakmamak lazım.

Belki açlıkla imtihan olunuyordur.

Hem ne demişti Efendimiz (s.a.v)

"İki kişinin yiyeceği üç kişiye, üç kişinin yiyeceği de dört kişiye yeter."

* Fotoğraflar Yavuz Atalay & Selman Urluca'nın kadrajından çekilmiştir.