Afakî âlem! Hiç istenmeyecek kadar iğrenç bir çehreye bürünmüş. Bilindiği üzere insanı üzen, müteessir eden olayların ardı arkası kesilmiyor. Bir susamışlık var, bir ihtira var ancak susamışlık kana, hırs ise dünyaya! Böyle de olunca Baltalar elimizde, kelleler önümüzde havası hâkim. Muteber, namus-u fıtrat insanlık ise dişliler arasında canını uçuracak anı bekliyor.
Âlemin hangi tarafından bahsetsem bilmiyorum ki? Dâhili âlem malum, harici âlem bizden uzak değil. Çiğneniyor bedenler, eziliyor ruhlar, kalpler… En kudsi isim ve sıfatların içine vahşet ve zulüm dolduruluyor. İnsanları, Müslüman nesli âdemleri, fitneler kemiriyor.
Hani Mehmet Akif’ in bir şiiri vardı ya Çanakkale şehitleri içindi ama günümüze ne kadar da uyuyor. Aşağıdaki mısralarının birkaç kelimesini değiştirsek birkaç isim bıraksak bugünün tarifini vermiyor mu?
'Eski Dünyâ, Yeni Dünyâ, bütün akvâm-ı beşer,
Kaynıyor kum gibi, tûfan gibi, mahşer mahşer.
………
Çehreler başka, lisanlar, deriler rengârenk;
Sâde bir hâdise var ortada: Vahşetler denk.
Kimi Hindû, kimi yamyam, kimi bilmem ne belâ...
Hani, tâ'ûna da züldür bu rezîl istîlâ!
Ah o yirminci asır yok mu, o mahlûk-i asîl,
Ne kadar gözdesi mevcûd ise, hakkıyle sefîl,
Kustu Mehmedciğin/(insanlığın) aylarca durup karşısına;
Döktü karnındaki esrârı hayâsızcasına.
Maske yırtılmasa hâlâ bize âfetti o yüz...
Medeniyyet denilen kahbe, hakikat, yüzsüz.
Sonra mel'undaki tahrîbe müvekkel esbâb,
Öyle müdhiş ki: Eder her biri bir mülkü harâb.' M. Akif ERSOY
Ve tüm mülkler harap olmaya aday...
Manzara bu kadar vahim, gözlerimizin önünde cereyan ederken aman bize bulaşmasın edasıyla dünyevileşmenin sekülerizm de diyorlar buna girdabında nefesimizi kokutuyoruz.
Ahir zamanın son deminin alametleri diyeceğim ortaya çıkan mehdilerden belli diye söyleneceksiniz. Sen ne anlattın, hangi olayların perde arkası, önüne dair tespitleri var! Ya hu sen ne geveledin demeye hakkınız da var. Bilineni tarif etmeyi abes gördüğümden bana düşen hisseyi paylaşmak istedim.
Yazının başlığında belirttiğim gibi kanalların, haber sitelerinin bangır bangır anlattığı hadiselerde benim de payımın olduğunu düşünüyorum. 'Doğru İslamiyet’i, İslamiyet’e ait doğruluğu' davranışlarımla/davranışlarımızla gösterebilseydim/ gösterebilseydik olaylar bu vahamete ulaşmazdı.
Az veya çok ben de mesulüm. Mesuliyetin narı vicdanıma düşmeyince, yuttuğu işte bu gördüğümüz âlem oluyor.
Âlemin hangi tarafından bahsetsem bilmiyorum ki? Dâhili âlem malum, harici âlem bizden uzak değil. Çiğneniyor bedenler, eziliyor ruhlar, kalpler… En kudsi isim ve sıfatların içine vahşet ve zulüm dolduruluyor. İnsanları, Müslüman nesli âdemleri, fitneler kemiriyor.
Hani Mehmet Akif’ in bir şiiri vardı ya Çanakkale şehitleri içindi ama günümüze ne kadar da uyuyor. Aşağıdaki mısralarının birkaç kelimesini değiştirsek birkaç isim bıraksak bugünün tarifini vermiyor mu?
'Eski Dünyâ, Yeni Dünyâ, bütün akvâm-ı beşer,
Kaynıyor kum gibi, tûfan gibi, mahşer mahşer.
………
Çehreler başka, lisanlar, deriler rengârenk;
Sâde bir hâdise var ortada: Vahşetler denk.
Kimi Hindû, kimi yamyam, kimi bilmem ne belâ...
Hani, tâ'ûna da züldür bu rezîl istîlâ!
Ah o yirminci asır yok mu, o mahlûk-i asîl,
Ne kadar gözdesi mevcûd ise, hakkıyle sefîl,
Kustu Mehmedciğin/(insanlığın) aylarca durup karşısına;
Döktü karnındaki esrârı hayâsızcasına.
Maske yırtılmasa hâlâ bize âfetti o yüz...
Medeniyyet denilen kahbe, hakikat, yüzsüz.
Sonra mel'undaki tahrîbe müvekkel esbâb,
Öyle müdhiş ki: Eder her biri bir mülkü harâb.' M. Akif ERSOY
Ve tüm mülkler harap olmaya aday...
Manzara bu kadar vahim, gözlerimizin önünde cereyan ederken aman bize bulaşmasın edasıyla dünyevileşmenin sekülerizm de diyorlar buna girdabında nefesimizi kokutuyoruz.
Ahir zamanın son deminin alametleri diyeceğim ortaya çıkan mehdilerden belli diye söyleneceksiniz. Sen ne anlattın, hangi olayların perde arkası, önüne dair tespitleri var! Ya hu sen ne geveledin demeye hakkınız da var. Bilineni tarif etmeyi abes gördüğümden bana düşen hisseyi paylaşmak istedim.
Yazının başlığında belirttiğim gibi kanalların, haber sitelerinin bangır bangır anlattığı hadiselerde benim de payımın olduğunu düşünüyorum. 'Doğru İslamiyet’i, İslamiyet’e ait doğruluğu' davranışlarımla/davranışlarımızla gösterebilseydim/ gösterebilseydik olaylar bu vahamete ulaşmazdı.
Az veya çok ben de mesulüm. Mesuliyetin narı vicdanıma düşmeyince, yuttuğu işte bu gördüğümüz âlem oluyor.