Behiye Bibi
Adilcevaz’ın insanı az çok birbirine benzer, birbirinin aynasıdır. Ortak bir coğrafyanın, ortak kültürün ve ortak bir kaderin çocuğu oldu mu birbirine benzemez de ne olur? Bazı baskın karakterler veya size bıraktığı etki nedeniyle önde olanlar, bir memleket kadar siz de yer edinir.
Yozgatlı öykü yazarı Mustafa Çiftçi sormuşlar neden hiç Yozgat’tan ayrılmadınız diye. Kendisi bu soruya anne sevgisi, annemin bana aşıladığı Yozgat sevgisi beni Yozgat’tan koparamıyor mealinde cevap vermişti. Annem vefat etti, ancak anamla sevdiğim Yozgat’tan ben ayrılamam demişti. Yozgat, sadece bir Yozgat değildi. Memleket ana demekti artık.
Adilcevaz’ın anaları, kızları, ezeleri, bibileri de birbirine benzer ya. Her mahallenin ayrıca biraz daha baskın kişiliği ile ön plana birkaç adım ön plana çıkan bir anası, bibisi vardır ya. Her biri bir memleket kadardır. Siz yörenizi, memleketinizi onlarla seversiniz. Çünkü insan yükünü almasını bilenlerdir. Her çıkılmaz derde düşene derman çalarlar, yüreğini soğutmak isteyene serinlik verirler, dilsize dil, elsize eldirler. Memleketi memleket yapan bu anaç şahsiyetlerdir.
Memleket kadar geniş olan Adilcevazlı bu hanım büyükler, torunların, çocukların en renkli en unutulmaz kahramanlarıdır. Çocuklar sevmek, ninelik, bibilik, ezelik sevmek içindir derim ben. Ben de 2020 yılının son dakikalarında hatırıma düşen bir anı ile Behiye Bibiyi bu yazımla anmak istedim. Bizim Adilcevaz’ın tabiri ile belki gönlü rahmet istedi de yadıma düştü. Behiye Bibi, Hacı Esatların Mustafa’nın kızı olup Hacı Baboların torunu, Bozoların da gelinidir. Merhum hayatta iken biz çocuktuk. Seksen doksan yaşlarında idi. Bize gelip kaldığı zaman çok mutlu olurduk.
Kendisi her yaşlı gibi aranıp sormayı çok severdi. Ben öldüğümde beni unutmayın, beni Fatihasız bırakmayın derdi. Behiye Bibinin komşularına, akrabalarına yaptığı, ettiği ile ilgili çok şeyler duyduk da ben son zamanlarındaki bizde canlı olanları aktarayım.
Behiye Bibi, yeni bir yıla girerken etli yemek yemeği severdi mesela. Senenin ilk günü bolluk bereketli olsun, Mevla bundan sonraki her günü de bollukla geçirsin diye dua ederdi.
Bir gün yaşlılığın verdiği bir hal olsa gerek, artık yeter çok yaşadım. Ben rahatsızım bana okuyun belki Azrail gelir de canımı alır der, bir sedire uzanır, hareketsiz bekler. Okuma bilenler okur, üfler. Zaman geçtikçe elini ayağını oynatmamaya çalışır ama nereye kadar. Azrailin geleceği yok der ayağa kalkardı. Aha Behiye Bibi dirildi diye gülünür, gönlü hoşnut edilmeye çalışılırdı. Rahmetli babamdan türkü dinlemeyi çok severdi.
Yaş kemale erince, ağrı sızısı haliyle olurdu. Doktorlar ağrıya neden olan bir rahatsızlığı olmasa gerek ilaç yazmazlardı. Malum bizim yaşlılar ilaç yazmayan, sen iyisin bir şeyin yok diyen doktoru sevmezler. İlgi, şefkat beklediklerinden bunun için de bir hastalığa başvurmak isterlerdi. Allah selametlik versin bunun farkına varan yeğeni Hikmet Tunalı Hocam, renkli çikolata drajelerden birkaç kutu almış, Bibi ağrın olduğunda bu haptan bir tane alacaksın diye tembihlemişti. Bu yeni hap, Behiye Bibinin çok hoşuna gitmiş, varsa yoksa Hikmet Hocanın getirdiği hap olacaktı artık.
Ben Behiye Bibi ve diğer yaşlılarda şunu gördüm. Eve gelen misafire çok değer verirlerdi. Gelen misafir ister çocuk, genç veya yetişkin olsun başköşeye buyur edilirdi. Evde olanın en iyisi ikram edilirdi. Misafir kişi; saygıyı, hürmeti, kıymet bilmeyi ve kıymet göstermeyi böylelikle de öğrenmiş olurlardı.
Adilcevaz’da farkında olmadığımız bir önemde olan gelecek için birlik ve beraberliğe maya çalan geniş aile yapısı halen devam etmektedir. Nine, bibi, eze dediğimiz şemsiye şahsiyetler ve bu şemsiyenin altında toplananlarımız var. Böyle devam ettikçe inşallah insanlığımızın pusulası şaşmayacaktır. Behiye Bibiyi andım Şadiye Ezeyi de zikretmeden geçemeyeceğim. Adilcevaz’dan bin beş yüz kilometre uzakta kalsam da her şeyi ile Adilcevaz olan Hacı Babolardan Şadiye Eze eniştem İsmail Hocamladır da her yanına vardığımızda memlekete sığınır gibi oluruz. Memleketin taşını toprağını öper gibi elini öperiz. Tatlı Adilcevaz dili ile her seferinde Adilcevaz’ı adım adım yad ederiz. Seksen senenin isini, tozunu silkeler mübarek. Kimleri hatırlamayız ki. Ben sorarım o cevap verir. Ben sordukça o da açılır. Bazen videoya alayım diyorum. Hele o tatlı duaları yok mu? Allah ona uzun ömür versin de bu nimetten daha da yararlanalım.
Adilcevaz’ın büyükleri her zaman anılmaya layıktır. Sizden ricam atanızı, ecdadınızı, ezenizi, bibinizi anarken, Behiye Bibiyi de hatırlayın hep bizden istediği fatihaya onu da ortak edin.
Beli bükülmüş ihtiyarlarınız olmazsa, belalar sel gibi üstünüze dökülür diyor peygamber. Adilcevaz çevresine göre cennet gibi… Nimeti bol maşallah. Bu onların bereketi olmasın.