Kıymetli Adilcevaz13 sitesinin takipçileri! Rabbim nasip ederse bundan böyle burada sizlerle zaman zaman bir araya gelerek günlük hayatta yaşadığımız problemleri ele alıp, problemin çözümüne yönelik Yüce Dinimiz İslam’ın görüş ve önerilerini somut bir şekilde ve anlaşılır bir dille sunmaya gayret edeceğiz. Günlük yaşantımızda karşılaştığımız problemlerin kahir ekseriyeti, “birlikte yaşama ahlakı ve hukuku” konusundaki eksikliklerimizden, duyarsızlığımızdan kaynaklandığını düşündüğümüzden bu konu ile başlamayı uygun gördük. Gayret bizden, tevfik Allah'tandır diyerek konuya geçmek istiyorum.
İnsanoğlu sosyal bir varlık olarak yaratılmıştır. Tarih sahnesine çıktığından beri insanlar birlikte yaşamak zorunda kalmışlardır. Zira insanoğlu bütün ihtiyaçlarını, bütün meselelerini -aciz bir beşer olarak yaratılmış olması dolayısıyla- tek başına halledemez, daima muhtaç durumundadır, diğer insanlarla iletişim kurmak, alışveriş ve işbirliği yapmak zorundadır. Bu zorunluluk ise dayanışmayı, yardımlaşmayı, birbirine saygı duymayı, başkasına karşı hoşgörülü olmayı velhasıl hemcinselerin hak ve hukukuna riayeti gerektirir.
Bugün sadece ülkemiz değil bütün dünya halklarının karşı karşıya kaldığı büyük problemlerin arka plandaki saik; insanlar arasındaki diyalog, hoşgörü ve tolerans eksikliği, farklılıklarına karşı tahammülsüzlük, farklı inanç ve kültürlerle barış içinde bir arada yaşama konusunda yaşanan problemler, kısacası birlikte yaşadığımız bireylerin hak ve hukukuna karşı olan duyarsızlıktır.
Birlikte yaşamanın sağlıklı olabilmesi için kültürel alanda kişilerin kendi dilleri, dinleri, kendi kültürleri ile toplumda var olmalarının önündeki çok yönlü engellerin kaldırılması, her alanda ayrımcılığa son verilmesi ve bireylerin insânî ve islâmî hak ve hukukuna saygı gerekir. Nitekim Yüce Allah Kur’an’da insanlar arasındaki farklılıkları kabul eder hatta dillerin ve renklerin farklı olmasının Allah’ın varlığının delillerinden olduğunu ifade etmiştir:
وَمِنْ اٰيَاتِه خَلْقُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَاخْتِلَافُ اَلْسِنَتِكُمْ وَاَلْوَانِكُمْ اِنَّ فى ذٰلِكَ لَاٰيَاتٍ لِلْعَالِمينَ
“O’nun kanıtlarından biri de, gökleri ve yeri yaratması, dillerinizin ve renklerinizin farklı olmasıdır. Şüphesiz bunda bilenler için ibretler vardır.” (er-Rûm, 22)
Bir başka ayet-i kerimede ise Rab Teâlâ, insanoğlunun faklı halklar ve kabileler şeklinde yaratılmasındaki hikmetin tanımak, tanışmak ve birlikte huzurlu bir yaşam sürdürmek olduğunu ifade eder:
يا اَيُّهَا النَّاسُ اِنَّا خَلَقْنَاكُمْ مِنْ ذَكَرٍ وَاُنْثٰى وَجَعَلْنَاكُمْ شُعُوبًا وَقَبَائِلَ لِتَعَارَفُوا
“Ey insanlar! Doğrusu biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık. Ve birbirinizle tanışmanız için sizi kavimlere ve kabilelere ayırdık…” (el-Hucurât, 13 )
وَلَوْ شَاءَ رَبُّكَ لَجَعَلَ النَّاسَ اُمَّةً وَاحِدَةً وَلَا يَزَالُونَ مُخْتَلِفينَ
“Rabbin dileseydi bütün insanları bir tek millet yapardı. (Fakat) onlar ihtilafa düşmeye devam edecekler.” (Hûd, 118)
İnsanlar Arası Üstünlük Takva İledir
İnsan dünyaya gelirken hiçbir vasıf taşımaz. İçerisinde dünyaya gözlerini açtığı ailesi, toplumu, rengi, ırkı, dili, kültür ve sosyal statüsü gibi etkenler kişinin seçtiği, tercih ettiği şeyler değildir. Kişi doğarken bunları bilerek ve seçerek dünyaya gelmez. Bilakis tüm bunlar takdir-i zül-kudre ile gerçekleşmektedir.
Zenginlik-fakirlik, siyahlık-beyazlık, türklük-kürtlük, makam ve mevkiler gibi üstünlük kabul edilen değer ölçüleri, insanlar tarafından konulmuş ölçülerdir. Allah yaratılış itibarı ile herkesi eşit yaratmış, insanlar arasındaki üstünlüğü takvada yani kendine yakınlıkta görmüş ve bu hususu da yüce kitabı olan Kur’an’da bizlere bildirmiştir:
اِنَّ اَكْرَمَكُمْ عِنْدَ اللّٰهِ اَتْقٰیكُمْ اِنَّ اللّٰهَ عَليمٌ خَبيرٌ
“…Muhakkak ki Allah yanında en değerli olanınız O'ndan en çok korkanınızdır. Şüphesiz Allah bilendir, her şeyden haberdardır.” (el-Hucurât, 13)
Peygamberimiz (s.a.v.) ise bu gerçeği, insanlık tarihine altın harflerle yazılan veda hutbesinde dile getirmiştir:
يا أَيُّهَا النَّاسُ أَلَا إنَّ رَبَّكُمْ وَاحِدٌ , وَإنّ أَبَاكمْ وَاحِدٌ , أَلَا لَا فَضْلَ لِعَرَبِيٍّ عَلَى عَجَمِيٍّ وَلَا لِعَجَمِيٍّ عَلَى عَرَبِيٍّ وَلَا أَحْمَرَ عَلىَ أَسْوَدَ وَلَا أَسْوَدَ عَلىَ أَحْمَرَ إِلاَّ بِالتَّقْوَى
“Ey insanlar! Şunu iyi bilin ki, Rabbiniz birdir, atanız birdir. Hepiniz Âdemdensiniz. Arab’ın Arap olmayana, Arap olmayanın Arab’a; beyazın siyaha, siyahın beyaza hiçbir üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak takvâ iledir. (Müsned, VII, 307, 330, 376)
Ebû Zerr (r.a.) şöyle demiştir: Bir kere ben Bilal’i, anasından dolayı ayıplamıştım da, Nebiyyi Mükerrem (s.a.v.) bana buyurdu ki: Ey Ebû Zer! Onu sen anasından dolayı mı ayıplıyorsun? Demek ki sen, içinde henüz cahiliyye ahlakı kalmış bir kimse imişsin! buyurdu. Bunun üzerine ben yanağımı yere koyup: Bilal, ayağıyla basmadıkça yanağımı yerden kaldırmayacağım” dedim. (Ahmet Naim, Tecridi Sarih Tercümesi ve Şerhi, Mütercim: Kamil Miras, I, 42)
İnsanlar farklı dil, din, cins, ırk, kabile, sosyal ve kültürel gruplar halinde yaşarlar. İçinde yaşadığımız coğrafya, önceki nesillerden devraldığımız kültür ve gelenek, mensubu olduğumuz inanç ve görüşler de bizim varlık ve kimlik dünyamızın adeta ayrılmaz parçalarıdır. İnsanın şeref ve değerini, kendi iradesi ile elde etmediği aidiyetlere değil; kendi irade ve çabasıyla elde ettiği değerlere bağlar.
Birlikte Yaşama Ahlakı Ve Hukuku
“Ahlak”, hulk kelimesinin çoğulu olup sözlükte; din, tabiat, huy, karekter, seciye, hal ve hareket anlamına gelir. İnsanın fiziki yapısı için “halk”, manevî yapısı için “hulk” kelimesi kullanılmıştır.
“Ahlak”; insandaki iyi ve kötü huyları ifade eder. Dolayısıyla ahlak iyi ve kötü olmak üzere iki kısımdır. “İyi ahlak”; Kur’an’a, sünnete ve akl-ı selime uygun olan, “kötü ahlak” ise; uygun olmayan söz, eylem ve davranışlardır.
Hak kelimesinin çoğulu olan “hukuk” kavramı ise; insanların sahip olduğu imkanları ifade eder ki bu imkanlara “insan hakları” ve “vatandaşlık hukuku” denilir.
İslam’ın ahlak ve hukuk anlayışı karşılıklı görev ve sorumlulukları içine aldığı gibi ticaret, siyaset, sanat, sosyal ilişkiler, söz, eylem ve davranışları kısaca her konuyu da içine alır.
Ahlak ile hukuk arasında güçlü bir ilişki bulunmaktadır. Zira ahlak; insanın diğer insanlara karşı haklarına riayet etmeyi ve görevlerini yerine getirmeyi de içerir. Başkalarının hak ve hukukuna riayet eden insan aynı zaman da ahlaklı insandır. Keza her hukukî sorun aynı zamanda ahlakî bir sorundur. Örneğin demir ve çimentosunu eksik kullanarak kalitesiz bina yapıp satmak veya insan bedenine yönelik yapılan fiili şiddet veyahut sosyal medyada asılsız ve yalan haberleri beğenip paylaşmak hem hukukî hem de ahlakî bir sorundur.
İslam dini insanı merkeze alan, insana hizmeti ve saygıyı ibadet sayan bir dindir. Yüce Allah, yeryüzündeki her şeyi insan için yaratmış (el-Bakara, 29) ve insanın hizmetine sunmuştur (Lokmân, 20). İnsanın değeri Allah katında Kabe’den önde gelir. Nitekim Peygamberimiz (s.a.v.); وَالَّذِي نَفْسُ مُحَمَّدٍ بِيَدِهِ، لَحُرْمَةُ الْمُؤْمِنِ أَعْظَمُ عِنْدَ اللَّهِ حُرْمَةً مِنْكِ، مَالِهِ، وَدَمِهِ “(Ey Kabe!) Muhammedin nefsi elinde bulunan Allah’a yemin ederim ki Allah katında müminin saygınlığı senin saygınlığından daha büyüktür.” (İbn Mâce, “Fiten”, 2) şeklindeki sözü bu hakikatı ortaya koymaktadır.
Mademki insanoğlu sosyal bir varlık olarak yaratılıp birbirine muhtaç kılındı, mademki yüce yaratıcı indinde en değerli ve saygıya layık varlık insan kabul edildi o vakit kendisiyle birlikte yaşamak zorunda olduğu diğer insanlara karşı ahlaklı, hak ve hukukuna saygılı olması gerekmektedir.
Bir toplumun güven, huzur ve barış içerisinde yaşayabilmesi için hakların bilinmesi ve bu haklara riayet edilmesi gerekir. Müslümanlar açısından hakların temel dayanağı, Kur’an ve sünnettir. Kur’an’ın kendisi haktır ve hak ile indirilmiştir (el-Bakara, 176). Allah’ın güzel isimlerinden biri de “Hak”tır (en-Nûr, 25). Allah katında tek hak din de İslam’dır (Âl-i İmrân, 19).
İslam’a göre haklar, “hukukullah” (Allah hakları) ve “hukukulıbâd” (kul hakları) şeklinde ikiye ayrılır. Günümüzde bu haklar; kamu hukuku ve insan hakları şeklinde ifade edilmektedir.
Birlikte yaşama ahlakı ve hukuku bağlamında insan haklarına baktığımızda bunun “Aile Hayatında Birlikte Yaşama Ahlakı ve Hukuku”, “İş Hayatında Birikte Yaşama Ahlakı ve Hukuku”, “Toplum Hayatında Birlikte Yaşama Ahlakı ve Hukuku” ve “Gayr-i Müslimlerle Birlikte Yaşama Ahlakı ve Hukuku” şeklinde birçok türevleri vardır. Bunları –inşallah- ileriki yazılarımızda herbirini birer başlık altında detaylı bir şekilde işleyeceğiz.
Ve’s-Selam…