Kazanacak olanın veya kaybedeceklerin çetelesi tutuluyor bu aralar. Saf belirlemeler ve safa yerleştirme çabaları gırla gidiyor. Hesaplar yapılıyor en incesinden. Mihenkler oluşturuluyor her çeşidinden. Haklılar çoğalmış vurulduğu mihenkten…
Çöken bir sis var. Görüş iz’anın altına inmiş. Ruhlar mihverinden sapmaya, kalpler ifsat edilmeye, akıl düştüğü kuyuda kaybolmaya meyilli. Yükselen bir ateş var. Yutmaya hazır her şeyi. Mamur hali çamurlaştıran bir ateş.
Kapatmak için verilen çene, öğütmek için verilen dişler çiğ lafın ebeliğinde. Esaretine alan söz, dimağları kabzediyor.
Güven, itimat; duracağı adresi arıyor. Afaklar meçhule evrilmiş ve herkesin kendisine beklediği bir sabahı var. Belki Güneş, battığı yerden eğer doğacaksa…
Kazanacak olan tek, sükûtu söz bilen şimdi. "Ateş odunu nasıl yer bitirir gıybet de amel-i salihayi yer bitirir." misali sermayeyi yok eden, ağızdan uçan ama gönüller yıkan gıybetten uzak duran kazanacak. Hasmını mağlup etmek için her yolu mubah görenden kaçan kurtulacak. Yerini aklın kabul ettiği, kalbin tasdik ettiği vicdanın sesinden yana belirleyip felaha erişen kazanacak.
Dinlemek… Dörtyüzbin envaı, türü dinlemek… Kalbe hatlar çekip dinleme merkezi oluşturmak… Rabbimizin esmasından sırlar derlemek ve bilincimize iman tapeleri yollamak… Bu tapeler ses verdikçe hayretten, marifete teslimiyeti sükut ile taçlandırmak… Sükutunu kalbi ikrardan geçiren kazanacak.
Ve dinlenmek… Din-lenmek… Mü’min sıfatın gereği Müslim bir hal… Müslümanca bir yaşam… Mü’min isnadında bulunan kalbin şahidi Müslim yaşantısıdır. Müslim yaşantının usül ve kaidesidir din-lenmek… Dinlenince hale düşen vakarın sükûtuna varan kazanacak.
Söz gümüşlükten den inince sükut, değeri hep artan altın oldu. Biriktiren kazanacak…