Erketede Hayat

Meltem ÖZÇELİK

Bulundukları konumlara erketede hayatlardan sıyrılıp gelenler var.

Yaşamsal yanları hep taarruzda olanlar,

Yaradanın hürmetine sevginin son damlasına kadar hep ayaktalar.

Cephe de hep sevgiye muhtaç olanları koruma iç güdüsü.

Taarruzun nedeni belkide yıllarca idrak edilemeyecek.

Oda yaşamda imtihanların dürtüsü.

İki yol var.

Ne yaparsan yap,

Yolun sonu hep ‘O’na çıkıyor Yar.

Sürekli arkanı kollamak ne zordur bilir misiniz?

Kimisini bomba sesleri,

Kimisini yokluğun ıssızlığı,

Kimisini gördüğü şiddet,

Kimisini eğitim sistemi bertaraf ederken

(ki burada bir öğretmenin bir çocuğun hayatındaki olumsuz etkisinden bahsediyorum)

Sürekli yüreğini kollayarak yaşamak zorunda kalan hayatlar var.

Pembe hapishanedekiler ebedi mahkumken,

Mavi hapishanedekiler öyle yada böyle o anı terki diyar eyleyebiliyorlar.

İster Afrika da ki çocuk olsun,

İster Kudüs’de ki,

İster Suriye de ki .

Veyahut bozkırın göbeğindeki.

Hiç fark etmiyormuş aslında.

Şartlar ne olursa olsun.

Varlıktada yoklukta da ,insanoğlu çaresizlik karşısında hep yoksun.

Eli kolu bağlayan ,

Duaları dar ağacına asan,

Hep imtihan.

Derin imtihanların içindeyken,

Gel de erketede ki hayatları anlat.

Gel de erketede ki hayatlara bir yardım eli uzat.

Bazen hepsi ateşten gömlek,

Ey uzaktan seyreden, sen öyle dur :

Bana dokunmayan yılan bin yaşasın diye ezeli nutuk at.

Çok zordur erketede hayatlar.

Eğer çevrenizde bildiğiniz zor hayatlar var ise, kaçmayın,

Küçücük bir tebessümle de olsa ben buradayım diyerek,

Onlara varlığınızla selam edin.

Onlar o kadarına bile muhtaçtır, inanın.

İzleri geçmeyecek,

Lakin hayattan vazgeçmemeleri için ansızın umudu bahşedeceksiniz.

"RİSKLERİ GÖZE ALMAK" diye bir öykü varya sizlerle paylaşmak isterim.

Bahar aylarının verimli topraklarının içinde ki tohum yan yana yatıyorlarmış. Tohumlardan biri diğerine: "Ben büyümek istiyorum" demiş. "Köklerimi altımdaki toprağın derinliklerine ve filizimi yeryüzüne göndermek istiyorum; baharın müjdecisi tomurcuklarım açılsın istiyorum.. Güneşin sıcağını  yüzümde, sabahın tatlı dokunuşunu yapraklarımda hissetmek istiyorum" demiş ve büyümeye başlamış.

İkinci tohum ise: "Ben korkuyorum!" demiş "köklerimi altımdaki yatan toprağın derinliklerine karanlıklarda beni neyin beklediğini bilemem. Üstümdeki toprağı zorlayıp yeryüzüne çıkmaya çalışırsam filizleri zarar görebilir. Ya tomurcuklarım açmaya başladığında üzerinde salyangozlar gezip, onları yemeye kalkarsa? Ya tomurcuklarım açılıp çiçeğe dönüştüğünde küçük bir çocuk beni koparıverirse? Yoo! Hayır,en iyisi burada kalıp beklemek. Büyümek için belki daha güvenli bir zaman bulabilirim" demiş.

O sırada yumuşamış olan bahar toprağını eşeleyen bir tavuk buldu tohumu ve bir lokmada yutuverdi.

İşte azizem erketede hayatlara sahip çıkmazsak, hepimiz sonuçları böyle izleyerek göçüp gideceğiz