Kitabın adı "Farklı Kültürlerin Ebrusu". Yazarı ilçemize yıllarca hizmet vermiş eski müftü Zeki Tan Hocamız. Adilcevaz için bir ilk yaptığı. Adilcevazlı olmayan ama Adilcevaz sevdalısı gönül adamının sevgisini tüm içtenliği ile yansıttığı bir eser.
Zeki Hocamın ilk geldiği zamanları hatırlarım. Kibar, nefis bir hitap dili olan, insanın gözünün içine bakıp gülümseyerek konuşan hali ile dikkatimi çekmişti de kalpler ısınmıştı kendisine. Ehl-i ikramdı Hocam. Ziyarete gittiğimizde muhakkak dimağlarda bir tat bırakırdı. Ya mideden ya da kalpten illa bir şeyler geçerdi. Hocamda dikkat çeken diğer husus, kitap hastası olmasıydı. Bir gün görmedim ki elinde kitap olmasın. Kitabı çok okur ve okuturdu. Kitabı tüm camilere hatta girdiği tüm evlere soktu desem abartısız olur. Hocam, hediye ettiği her kitaba okuma temennisini yazar ve sonra kitabı imzalardı. Bazıları "Müftü Bey, imza atmayı çok seviyor." diye düşünürdü ben de dâhil olmak üzere. Sonra anladım ki imzasını ve makamını kitabın okunması için seferber ettiği için böyle yapıyordu. Kitabı eline alanlar "Müftü Bey, hele neyi hediye etmiş de okuyayım." dedirtmek için.
Zeki Hocamın diğer bir özelliği Adilcevaz’ın dirisi ile değil ölüsü bile azami bir şekilde ilgilenirdi. Taş üstüne taş koyan biri, ölmüş olsa bile araştırıyor, soruyor öğreniyor ve sahip çıkıp paylaşıyordu. Bazı Adilcevazlıların burun kıvırdığı kişileri bizim deyimimizle mehil etmediklerini bir nebze lillah için yaptığı hizmetinden dolayı baş tacı ediyordu.
Zeki Hocam, Adilcevazlıların ölüsü ve dirisi ile uğraşırken kitabında belirttiği gibi Adilcevaz’ı "huzur adası" yapanı deşifre etmiş oldu. "Farklı kültürlerin bir ebrusu" olduğunu ispat etmiş oldu. Bugün Adilcevaz’ da Adilcevazlılık paydasında buluşan kemikleşmiş bir toplum var. Adilcevaz’ı huzur adası yapan bu kemikleşmiş toplum yapısında maya olanları kitabında paylaşmış oldu Hocam.
Adilcevaz, gerçekten farklı desenlerin, farklı renklerin en güzel şekilde buluştuğu bir belde. Tüm renkler, tek renkte Adilcevaz olarak kendisini çok güzel gösteriyor.
Hocamın kitabında neler/kimler yok ki? Evvela geçmiş ortak geçmişimize, bugünkü saadetimizin mimarlarına hürmeten şehitleri almış kitabına. Çanakkale şehitlerini… Çok ince, çok yerinde ve çok anlamlı bir başlangıç benim için. Ardından ebrunun ilk renkleri Cizre Botanlı Halife Kamil Gergin, Abdulcelil oğullarından, değil Adilcevaz’ a tüm insanlığa faydası dokunmuş Adilcevazlı Bekir Ağa sonra Nevruz Çakan, büyük bir âlim Molla Mahsun, M.Emin Arıkbaş diğer ismini sayamadıklarım tek tek yerini almış kitapta.
Günümüze uzanmış Hocam, delisini, sarhoşunu, gelini, annesini üşenmemiş anlatmış. Öyle anlatmış ki mesela sarhoş bile bir başka Adilcevaz’ da. Hele hele Lazoğlu Behçet Amca’ ye ne demeli?
Hizan’ dan, Acem illerinden, Cizre’den, Karadenizden hülasa dört bir yandan kokusu olan, kültürü olan ve kaynaşmış bir ebru portesi çizmiş Hakkarili Hocam, Van’dan üniversiteden arkadaşlarım olanlar bir gün Iğdır’ a ziyaretine giderler de dönüşlerinde beni aradılar. "Siz ne yapmışsınız, ne etmişsiniz ki eski müftünüz Zeki Tan Hoca, hep Adilcevaz’ anlatıyor ve yâd ediyor ve Adilcevaz’ı çok seviyor." dediler. Böylesine Adilcevazlı Zeki Tan Hocam…
Yukarıda özetlemeye çalışarak, bazı şeyleri de atlayarak anlatmaya çalıştığım Zeki Tan Hocam’ın "Farklı Kültürlerin Ebrusu" kitabını ben çok beğendim. Çok samimi ve içten yazılmış bir eser olarak gördüm. Bizi biz yapan, bir yapan ortak paydada buluşturanları örnekleri ile aktarılan kitabı tüm Adilcevazlılara hatta herkese tavsiye ediyorum.
NOT:Bir yerde hizmet etmenin ve başarılı olmanın ipuçları da fazlasıyla var. Tüm kamu çalışanlarına örnek olacak anekdotlar var bunu da aktarmış olayım.