İnsanoğlu Cenâb-ı Allah’a iman etmek ve O’na ibadet yapmak maksadıyla yaratılmıştır. Âyeti kerimede “Ben cinleri ve insanları ancak ve ancak bana ibadet etsinler diye yarattım.” (Zâriyât, 51/56.) buyrularak bu hususa dikkat çekilmektedir. Bu nedenle insanoğlu Yüce Rabbine karşı sorumlu olup yaptığı iyilikten dolayı mükâfat, işlediği günahlardan dolayı da ceza görür. Mükâfat ve cezanın asıl yeri ahirettir. İnsanlar yaptıkları iyilik ve kötülüklerinin karşılığını tam olarak ahirette alırlar, ancak gerek iyilik olsun, gerek kötülük olsun bunların bir kısım karşılığı dünyada verilir.
Bu husus hem bireysel hem de toplumsal olarak söz konusudur. Toplumsal olarak bir toplumda günahlar artıp haddi aşınca Cenâb-ı Allah o topluma umumi musibetler verir. Devlet idaresi adaletli, toplum bireyleri de iyi olurlarsa Cenâb-ı Allah topluma bolluk ve bereket verir. Ferdi olarak da bir insan hak ettiği zaman Cenâb-ı Allah dünyada kendisini mükâfatlandıracak veya kendisine musibet verecektir.
Günahların bela ve musibetlere sebep olduğu, Allah’ın rızasına göre yaşamanın da bolluk ve berekete vesile olduğu hem âyetlerde hem de hadislerde beyan edilmektedir. Bilindiği gibi bazı peygamberlerin kavimleri iman etmediklerinden dolayı toplu olarak yok edildiler. Hz. Nuh, Hz. Lût, Hz. Şuayb ve Hz. Salih’in kavimleri toplu olarak yok edilen kavimlerdendir. Hz. Nuh kavminin yağan yağmur sonucu su altında kalıp yok olduğu konusu Hud Suresi, 37 ile 44., âyetlerde, Hz. Salih’in kavminin bir sayha ile yok edildiği Hud Suresi, 63 ile 78., âyetlerde, Hz. Lût kavminin kendilerine yağdırılan taşlarla yok edildiği Hud Suresi, 81 ile 83. âyetlerde, Hz. Şuayb kavminin büyük bir sarsıntı/deprem ile yok edildikleri Araf Suresi, 91 ile 92. âyetlerde anlatılmaktadır. Başka ayetlerde de bu kavimlerin helak edildiğine atıf yapılmaktadır.
Ayrıca günahların musibetlere sebep olacağı, Allah’ın rızasına göre yaşamanın ise bolluk ve berekete vesile olacağı birçok âyeti kerimede zikredilmektedir, şöyle ki; “Şayet onlar (Yahudiler), Tevrat, İncil ve kendilerine indirilen (Kur'ân)’ı ikame etselerdi (bu kitapların emrine göre yaşasaydılar) hem kendi üstlerinden hem de ayaklarının altından yerlerdi…” (Maide, 5/66). Hz. İbn Abbas bu âyetin tefsirinde şöyle der: Şayet Yahudiler İlahi kitaplara göre yaşasaydı, onlara bolca yağmur yağar ve yerin her türlü bitkisinden onlar için rızık yaratılırdı.
“Şayet köylerin ehli iman edip Allah’tan sakınsaydılar, onların üzerine semaların ve yerin bereketlerini açardık, ancak onlar (Allah’ın dinini ve peygamberini) yalanladılar, biz de yaptıklarından dolayı onları yakalayıverdik.” (Araf, 7/96).
“Allah bir mesel beyan etti. Bu mesel mümin ve mutmain bir köy idi. O köyün rızkı her taraftan kendilerine bolca geliyordu. Nihayet bu köy Allah’ın nimetlerine karşı nankörlük etti. Bunun üzerine Allah o köye, yaptığından dolayı korku ve açlık elbisesini tattırdı. Yani onlara korku ve açlık verdi.” (Nahl, 16/112)
Bu âyet Mekke halkı hakkındadır. Mekke emin bir belde olup ticaret merkezi idi. Her taraftan tüccarlar gelip Mekke’de ticaret yapardı. Bunun için Mekke halkı zengin idi. Resûlullah (s.a.v.)’a karşı cephe alıp ona ve Müslümanlara zulüm yapınca Resûlullah (s.a.v.) onları beddua etti. Bunun üzerine Cenâb-ı Allah onlara kıtlık verdi. Bu kıtlıkta perişan oldular, öyle ki deve dışkılarını yerlerdi. (İbn Kesir, Tefsirü’l-Kur'âni’l-Âzim, s. 1078)
“Sizden sadece zulüm edenlere dokunmayan fitneden sakının ve bilin ki Allah azabı şiddetli olandır.” (Enfâl, 8/25.)
Bu âyetlere benzer başka âyetler de vardır. Ayrıca Kur'ân’da ibretlik bazı hadiseler de anlatılmaktadır. İsrail oğullarının erkek çocuklarını kestiği, Hz. Mûsâ’ya iman etmediği ve nihayet Hz. Mûsâ’yı cezalandırmak istediğinden dolayı Firavun’un kendi kavmiyle birlikte Kızıl denizde boğuldukları olayı, Şuara Suresi, 57 ile 66. âyetlerinde, zekâtını men eden Karun’un yere batırıldığı olayı ise Kasas Suresi, 76 ile 81. âyetlerinde anlatılmaktadır. Keza Sebe Suresi 15 ile 19. ayetlerinde dikkat çekici bir olay anlatılmaktadır. Bu olay Sebe halkıyla ilgilidir. Tefsirlerde verilen malumata göre Sebe halkı daha önce mümin olup dinin emirlerine göre yaşıyordu. Bunun için Cenâb-ı Allah onlara bolca rızık vermişti. Köylerinin sağında ve solunda bağ ve bahçeleri vardı. Bu bağ ve bahçeler yemyeşil olup bahçelerde her türlü meyve vardı. Daha sonra bunlar dinden yüz çevirdiler. Bunun üzerine Cenâb-ı Allah onların bahçelerini su altında bırakıp yok etti. Daha sonra onlara daha kalitesiz meyveler verdi.
Keza Kalem Suresi 17 ile 33. âyetlerinde ibretlik bir kıssa anlatılmaktadır. Bu kıssanın özeti şöyledir: Bir adamın bir bahçesi vardı. Bahçenin mahsulünü kaldırırken üçte birini kendi ailesi için, üçte birini bahçenin bakımı için ayırıyor, üçte birini de fakirlere dağıtıyordu. Fakirler de mahsul toplama günü bahçeye gidiyorlardı. Adam öldü, geride üç oğlu kaldı. Bunlar kendi aralarında şöyle anlaştılar: Sabah erkenden bahçeye gidelim, fakirlerin haberi olmadan mahsulümüzü kaldıralım, onlara bir şey vermeyelim. Onların bu planına karşı Cenâb-ı Allah onları cezalandırdı, gece bir musibet bahçeye vurmuş, bahçeyi yakıp simsiyah eylemiş ve bahçede hiçbir şey bırakmamıştı.
Burada şunu da ifade edelim ki bazı günahların belli bazı bela ve musibetlere sebep olacağı hadislerde beyan edilmektedir. Hz. İbn Ömer’in rivayetine göre Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Bir kavimde açıkça zina yapıldığı zaman onlarda veba ve seleflerinde bulunmayan hastalıklar meydana gelir. Bir kavim ölçü ve tartılarını noksan yaparsa açlık, pahalılık ve devletin zulmü ile azap edilir, bir kavim zekâtını men ederse onlardan yağmur men edilir, şayet hayvanlar olmazsa hiç yağmur yağmaz. Bir kavim Allah ve O’nun Resulünün ahdini bozarsa Allah onların düşmanlarını kendilerine musallat eder ve o düşman onların servetlerinin bir kısmını onların elinden alır. Bir kavim Allah’ın kitabıyla hüküm etmezse Cenâb-ı Allah onları birbirine düşürür.” (Tenbihü’l-Ğafilin, s. 160)
Konuyla ilgili bir hadiste Resûlullah (s.a.v.), “Ümmetimde günahlar açıkça işlendiği zaman Cenâb-ı Allah onlara umumi musibetler verir…” (İbn Kesir, Tefsirü’l-Kur'âni’l-Âzim, s. 832.), diğer bir hadiste ise “Kişi işlemiş olduğu günahtan dolayı rızkından mahrum edilecektir, buyurulmuştur.
İyilik yapan bazı insanların dünyada mükâfatını gördüğü, haksızlık, zulüm ve günah işleyen bazı insanların da dünyada cezasını çektiğine dair yaşanmış birçok olay ve hadise vardır. Bunlardan birkaç örnek zikretmeye çalışacağız:
1.Sene 2011 veya 2012 yılı idi. Bir gün Elazığ’da otu tamircisine gitmiştim. Arabanın arka lambalarından birini değiştirdim. Tamirciye 10 TL verdim. Bugünün (2022) parasıyla verdiğim 10 TL takriben 100 TL derindedir. Adam bu para fazladır, dedi. O zaman 5 TL al dedim, adam 5 TL bana geri verdi ve şöyle dedi: Daha önce bir sefer hakkımdan fazlasını aldım, ancak bir hafta içinde aldığım paranın üç katı param gitti, bunun için tövbe ettim, hakkımdan fazlasını almayacağım. Devamında yaşadığı olayı şöyle anlattı: Bir gün bir adam yeni ve lüks bir taksi getirdi, taksi çalışmıyordu. Adam servise gitmiş, servis kendisinden 800 TL istemişti. Bana sorunca arabayı 450 TL’ye tamir edeceğimi söyledim. Adam arabayı bırakıp gitti. Arabayı açtım, motorun içindeki bir ampul geçtiğinden araba çalışmıyordu, ampulü değiştirdim, araba çalıştı. Ampul o zaman 25 kuruş idi, adam ertesi gün geldi ve aracın ücretini sordu, kendisine size dün dediğim gibi 450 TL dedim, adam paramı verdi ve arabasını alıp gitti. Bu arada sadece bir hafta geçti, bir oğlum hastalandı ve bunun için tam 1500 TL param gitti.
2.Bir ara Van’ın Çatak ilçesinde görev yapıyordum. İkindi namazında genellikle ilçe merkezinde bulunan camiye gidip cemaat ile namaz kılıyordum. Namaz çıkışında zaman zaman caminin önünde oturup cemaat ile sohbet ediyorduk. Bir gün merkeze yakın bir köyde ikamet eden ilçe merkezinde de evi bulunan Emin Ağa adında bir zat sohbet esnasında şöyle demişti: “Eskiden ulaşım araçları bulunmadığından her gece veya çoğu zaman evim misafir ile dolu idi. Bir eşim sadece misafirlere yemek yapıyordu. Bu sırada koyunlarım hep ikiz doğuruyordu. Şimdi misafirler bitmiş, koyunlarım bir kuzu doğurur, bazen de her yıl değil, aksine birkaç yılda bir yavru doğurur.
3.Diyarbakır’ın Çınar ilçesine bağlı eski ismi Caferik olan bir köyde yakınlarımız vardır. Orada ikamet edenlerden Zülküf ÇEÇEN adında bir akrabamız bir gün şöyle bir olay anlattı: “Bir köylümüz bir yıl 7 koyunu kurban etmeyi nezretmişti yani adak yapmıştı. Kaderin cilvesine bakın ki bu yıl tüm koyunları öldü sadece 7 tane kaldı. Bayram namazından çıkınca bu zat oğluna şöyle dedi: Oğlum Cenâb-ı Allah’a söz verdim, git kalan koyunların hepsini getir, kurban edeceğiz. Koyunlar getirildi ve hepsi kesilerek köylülere dağıtıldı. Adamın koyun alacak parası olmadığından gidip birkaç kuzu satın aldı. Bu kuzular her yıl ikiz doğurdu ve hızlı bir şekilde çoğaldı. Öyle ki adam birkaç yıl sonra zengin oldu ve gidip kendisine traktör satın aldı.
4.Bir gün Elazığ’ın Palu ilçesine bağlı, Fırat çayı kıyısında bulunan bir köyden, kendisi ve kabilesi güçlü olan bir adam, zayıf ve kimsesiz başka bir köylüsünü tutup Fırat nehrine atıyor. İlkbahar mevsimi olduğundan suya atılan kişi tabii olarak suda boğulup ölüyor. Bu olayın üzerinden birkaç yıl geçtikten sonra adamı suya atıp boğulmasına sebep olan kişinin ailesinden dört kişi kendi arabalarıyla Fırat çayının kıyısından Palu’ya giderken araçları bir virajda virajı alamayarak Fırat çayına uçuyor. Araçta bulunun dört kişi de Fırat suyunda boğulup ölüyor.
5.Van’ın Çatak ilçesinde görev yaparken bir gün taziye için üç kişi ile birlikte bir köye gidiyorduk. Gittiğimiz yol Butan çayı boyunca gidiyordu. Aracımız bir yerde virajı alırken yanımdakilerden biri şöyle bir olay anlattı: “Hocam bir gün Van’dan ormancılar bu yolda yolculuk yapıyorlardı. Onlardan biri bir tilki tutmuştu. Tam buraya gelirken tilkinin içine dinamit koyup yerleştirmiş ve ateşleyip patlatmıştı. Tilki tabii olarak toz duman olmuştu. Bir süre sonra aynı adam tam bu noktaya gelirken aracı virajı alamamış ve çaya uçmuştu, adam da araçta ölmüştü. Yani tam tilkiyi havaya uçurduğu yerde Cenâb-ı Allah da onu uçurmuştu.
Evet, başımıza gelen bela ve musibetlerin bir kısmı imtihan sırrı gereğince olsa da bir kısmı işlediğimiz günahlar veya başkasına yaptığımız haksızlık ve zulümlerden dolayıdır. Bize verilen nimetler, ihsan edilen iyilikler de böyledir. Bu nedenle dünya ve ahirette iyilik isteyen Cenâb-ı Allah’ın rızasına göre yaşamaya dikkat etmelidir.