Bizler: Çarık ayakkabımızla, yamalıklı pantolonumuzla, peynir ekmek dodomuzla, mahalle kültürüyle büyümüş ağzı soğan kokan, dudağımızdaki yağ lekeleriyle çıkardık mahalleye. Burnumuzdan sümüklerimiz akar, kolumuzu burnumuza yan vurarak silerdik. Bizler birbirimizin son harfine “O” getirerek çağırırdık. Ve “O” harfi mahalle kültürümüzün birbirimizle olan samimiyetimizin ve içtenliğin simgesiydi.
Yanağı pembe çocuklardık. Kışın karda kartopu oynamayı, kızaklara binmeyi, kardan adam yapmayı, baharda kırlarda gezmenin zevkini o zaman daha iyi hissederdik. Mevsimlik mahalle oyunlarımız vardı (sobe, koza, hokka, duduş, binlik, gülle, şongur, ve tabancalık) oynardık. Arada bir mahalle maçları yapar, yenilen taraf bir bahanesini bulup maç sonunda kavga çıkarırdı. Hayat bizi bizde hayatı çok severdik.Çünkü kirlenmemiştik masum ve güzel çocuklardık.
Bütün çocuklar gibi temiz, saf, neşe dolu, pazarlıksız, içimizden geldiği gibi davranır, pazarlık, riyakarlık, kötülük nedir bilmezdik. Büyüyorduk bütün güzelliğimizle farkına varmadan. Bizler; bıçağı ceviz borlamayla tanıdık. Hepimizin birer nakışlı, zincirli bıçağı vardı. Artık bahçelerden ceviz çalmaya başlamıştık.(Çocukluk hali J) Asi çocuklardık. Düğünlerde mahalle kavgaları çıkarırdık. Farkına varmadan ergenlik çağına girmiştik. Artık bizde vardık! Önce sigara içmesini öğrendik. Delikanlı olmamızın yolu kavgalardan geçerdi. Düğünlere gitmeye başlamıştık, saçlarımızı suyla ıslatır düğündeki bütün kızların sevgilimiz olduğuna inanır, halay çekerken bütün kızların bize baktığını sanır ve kendimizi kandırırdık.
Bıyıklarımız da yeni terlemişti. Delikanlı çağımızda hepimizin birer sevgilisi vardı. Sevgilimizin haberi olmadan ölümüne severdik. Bizleri en iyi ifade eden müzikler dinlemeye başlamıştık (Orhan, Ferdi, Müslüm ). Sevgilimizin saçlarını hayal ederek yatardık. Sevgilimizde de, sevgimizde de, sevdiğimizde de içten ve samimiydik.Yıllar geçiyordu… Yıllar geçtikçe büyüyorduk. Artık büyümüştük. Kimimiz memur, kimimiz esnaf ve daha değişik mesleklere sahip olduk . Artık ne yamalıklı pantor kaldı ne dudağımızdaki yağ lekeleri… Artık ağzımız soğan da kokmuyordu. Çok şık ve temiz giyimli insanlar olmuştuk; ama artık saf ve masum değildik maalesef! Bize biçilmiş bir yaşamın kollarına düşmüştük. Herkes gibi düşünecek ve herkes gibi davranacaktık, yani sıradanlaşacaktık. Sevgiden, şevkatten ve merhametten uzak! Kin ve nefret bütün sevdalarımızı yok etmişti. Artık aşksız, gönülsüz, sevgisiz, merhametsiz birer insan olmuştuk.
KİRLETİLDİK, KİRLENDİK, KİRLETTİK.
Ne dersiniz?