"Bugün kına gecesi
Gönlümün eğlencesi
Elçiye zeval olmaz
Çağır gelsin herkesi
Zava malate ava
Topuklar yere vursun
Hele deyin kim zava
Zava zavallı zava
Zava kurımın zava!"
Adilcevaz’da bu yaz bulunamazsam da biliyorum ki çünkü mevsimidir her gün bir düğün var. Damat evinde telaş, kız evinde heyecan var. Sağ olsunlar Adilcevaz’dan Harun ve Tuncer arada canlı yayın yapıyorlar da biz de az da olsa izliyor bazen de üç adım ileri geri ufak çaplı evde çocuklarla bir halay dönüyoruz. Dilimizden ister istemez:
"Kim Zava? Kim Paşa? Hey!" dökülüyor. Bu yıl dayım oğlu Ömer Boz kardeşim de evleniyor. Eve davetiye de göndermiş. Valla Ömer, bu sene Adilcevaz’a gelemedim. Seni Fransa’ya damat gönderirken düğününde "Ömer Zava! Ömer Paşa!" demek isterdim. Telefondan canlı yayın yaparlarsa uzaktan da olsa şöyle bir halay da çeviririz haberin olsun.
Malumunuz, aile olmak, yuva kurmak bizim toplumumuz için çok önemlidir. Aile olmak, yuva kurmakla çekirdek bir yapı, bir örgüt meydana geliyor. Bu yapı, yeni bireyler/nesiller katarak genişliyor. Aile/yuva bir insan fabrikası… Aileden en geniş topluluğa kadar etkisi, katkısı olan bir insan fabrikası. Ya yücelten, ya da…
Bilirsiniz aile olmak, yuva kurmak iki gencin birbirini beğenip baş göz olmasından daha öte bir şeydir. İlk etapta iki kişi ile oluşan yeni bir okuldur. Adilcevaz’da eğitimci bir dostumla çocuk eğitimi üzerinde konuşup okulun, ailenin öneminden bahsederken ilginç gelen bir sonuca ulaşmıştık.
"Çocuk eğitiminin ilk basamağı evleneceğin eşe karar verirken başlar."
Aklen, kalben ve ruhen uyumlu çiftlerin; istikrarlı, öz güveni olan, sorumluluk sahibi çocukları olur. Toplum tabi ki bu çocuklar üzerinden gelişir.
Bu değindiğim konu ile ilgili yeri gelmişken bir sitede okuduğum paylaşımı da aktarmış olayım.
"Evlenin, çoğalın, zira ben, kıyamet gününde sizin çokluğunuzla iftihar ederim." hadis-i şerifini nasıl anlamalıyız: Rasûlü Ekrem’in (sav) şayet izdivaçla iftihar edeceği bir nesil hedeflenmemişse, o izdivaç ya da çoğalmanın hiçbir anlamı yoktur. Evet terörizme ya da sefahete bulaşmış, başı secdesiz, vicdanı paslı, gözü kanlı bir nesil ile Rasûlü Ekrem’in (sav) iftihar etmeyeceği açıktır. O’nun, çoğalmasını istediği nesil, Allah indinde de makbul olan, O’nun rızasını kazanmaya teşne bulunan din-i mübini yaşayan ve yaşatan bir nesil olmalıdır.
Kur’ân-ı Kerim, değişik nûrefşan beyanlarıyla bu mülâhazaya en sağlam referanstır: "Servet ve oğullarınız, dünya hayatının süsüdür; ebediyet vadeden iyi işler ise, Rabbinin nezdinde sevapça daha hayırlı, ümit bağlamaya da daha lâyıktır." (Kehf, 18/46)
Evet işleriniz ahirete müteveccih ise siz Rabbinizden, o da sizden hoşnut olacağı bir yola girmiş sayılırsınız.
…. vardığımız sonuç şudur: "Evlenmede asıl hedef, Allah’ı ve Rasûlü’nü hoşnut edecek bir neslin yetiştirilmesidir. Onun için mütedeyyin, milletine aşık, ailesine sımsıkı bağlı, çocuklarının terbiyesi üzerinde hassasiyetle duran kimseler, değişik çarpık düşüncelere rağmen, yoluna ve usulüne uygun şekilde çocuk sahibi olma konusunda kat’iyen tereddüt etmemelidirler. Zira böyle bir neslin çoğalması ümmet-i Muhammed’in yüzünü güldürecektir."
Bir reklam ifadesinden ilham olarak, "En tatlı hayatlar; aklı kalbi ve ruhu denkleştirerek başlar."
Sevgi ile başlayan yuvada;
- aklı selim olunursa,
- anlayış, empati gelişirse,
- saygı yerleşirse,
- toplumsal ve kültürel değerler harmanlanırsa veee
- Allah’ın emri gözetilirse, Allah iki genci aklen, kalben ve ruhen denk hale getirir.
Vay Ömer, senin davetiyen bana neler yazdırdı? Yeni yuvanızı kurma yolundaki bu adımınız sana ve ailene hayırlı olsun. Diğer evlenen tüm genç kardeşlerime de mutluluklar dilerim.
Evet nerde kaldık?
Kim zava? Kim Paşa? Hey!