O mu İstanbul’a selam duruyor, yoksa İstanbul mu ona; belli değil. Belki de onlar, biri olmadan diğerinin eksik kalacağını yüzyıllar önce fark etmiş, birbirlerine selam duruyorlardır. Denizin ortasında, gelen geçen gemilere göz kırpan kız kulesi, İstanbul’da Nuh’un gemisine benzetilmeyi hak ediyor doğrusu. Çünkü hakkında o kadar efsane var ki.
İşte En Çok Bilinen Efsanesi;
Kızkulesi Adası, Kubadabad Saltanat Kentinin haremliğiymiş. Ada da çevresi sularla çevrili bir kale ile, birbirinden güzel köşklerin ortasında yüksek bir kule varmış.
İşte bu kalede cariyeleri ile birlikte Selçuklu Sultanının güzeller güzeli biricik kızı yaşarmış.
Sultan, düşünde (başka bir rivayete göre falında) sevgili kızının yılan sokması sonucu öleceğini görmüş. Yaptırdığı kaleye ve içindeki kuleye kızını bunun için kapatmış. Öyle ki, kuleye yılan girmesinde diye beton borularla Anasmaslar’dan Adaya su ve süt akıtılmış. (Anılan iki sıra beton boruların kalıntıları günümüze kadar gelmiştir.)
Böylece yıllar yılları kovalamış ve günlerden bir gün güzel Sultan ateşlere düşüp hastalanmış.
Ülkenin en ünlü hekimleri zor bulmuşlar devasını. Sevgili Sultan yeniden sağlığına, mutluluğuna kavuşmuş. İyileşmesini kutlamak için armağanlar yağmaya başlamış kuleye. Yaşlı bir köylü kadında bir sepet üzüm getirmiş. Meğer üzümlerin içinde bir küçük yılan varmış.
Yılan o gece uykuya dalan güzel Sultanı sokup öldürmüş.