Klavye Kraliyeti

Meltem ÖZÇELİK

Klavye kraliyeti kurduk. Cümleten yazıyoruz. Anlayacağınız artık hepimiz yazarız. Yüz yüze söylemediklerimizi, kırılan yanlarımız için içimizi dökemediklerimizi, eksik kalan sevdalarımızı, beşeri aşklarımızı, özentilerimizi, özenilen yanlarımızı, kinimizi, öfkemizi, vatan aşkımızı, şehide diyebildiğimiz ‘ruhu şad olsun’larımızı, baştakilerin yönetimine eleştiri sıfatı altında yaptığımız saygısızlıklarımızı her şeyi bir bir yazıyoruz arkadaş.

Aksiyon sahnelerini aratmaz satırlarımız. Kalemimiz kılıcımızdan keskin ya hani. Sayarız, söveriz ee malum bizimki klavye kraliyeti. Vezirlerimiz tükenen kalemlerimiz. Tahtımız tertemiz yapraklarımız. Bir bir koparıyoruz artık acımadan dalından.

Yazıyoruz biz...

Eskiden okurlar yaprakları okudukça doyamazdı. Okudukça içimizde güzel yanlarımız yeşerirdi. Kendimizi bulduğumuz her satırda yeniden filizlenirdik. Ama şimdi hep bir sitem var kuruyan yapraklarımızda. Bir bir dökülüyoruz dallarımızdan. Dön bak eski zaman yeşeren ormanlarında; Necip Fazıl’lara, Nazım Hikmet’lere, Cemal Süreya’lara, Cahit Zarifoğul’larına, Ümit Yaşar Oğuzcan’larına, Aziz Nesin’lerine en emsalsizi olan Mevlana’nın, Şems’in, Yunus Emre’nin... Baktın mı yemyeşildi değil mi? Hiç kimse kıvılcım çakmazdı, yanmazdı şiirsel yanlarımız alev alev…

Şimdi alev alev yanıyoruz, küllerimizden doğmaya çalışıyoruz. Kirletiyoruz kelamları. Kalemin canı acıyor. Hışmına uğruyor sol yanımızın, bertaraf ediyor oda satır aralarını. Hepsi kurduğumuz klavye kraliyetleri yüzünden oldu.

Bırakmadık ki sözü bir bilene,

Klavye başında gücü yeten yetene.

Evet, güzel yanlarımızı kaybettik, otur ağla haline.

Ahir zamanda idrak edemiyorsan hâlâ, dön bak nasıl güzeldi her geçen sene.

Her özel günde dualar ederdik, ''Rabbim eriştirsin yenisine.''

Şimdi tüm yenileri öyle bir kirlettik ki, hem de ölümüne.

Sözüm ona artık seven sevene…

Atalarımızın zamanında Allah için sevilir imiş, şimdi sadece toprağa götüremeyeceğimiz servetine…

Ha ne oluyor beşer sevdalar da en büyük kötülük artık beşiktekine.

İnanmayacaksın her EYVALLAH diyene,

Eyvallah ''hale razı oluş'' demekti çünkü sor istersen bir büyüğüne.

Razı olacak halimiz mi kaldı, razı edeceğimiz Allah'a… Kulluğumuz da elden gidiyor bu da böyle biline...

Eyy güzel can! Gelme dış mihrakların oyunlar döndüren cehaletine.