Sayın Başkanlarım, her bir hemşerimizin farklı beklentisi olan bir görevi kendi isteğinizle ve oy sahiplerinin desteği ile yürütmektesiniz. Bu işe/göreve niyetlenirken muhakkak ilçemizin ve toplumun genel beklenti ve ihtiyaçlarını karşılayacak projeler geliştiriyorsunuz.
Çevrenizden, yakınlarınızdan ve danışmanlarınızdan bu anlamda akıl verenler çok oluyordur. Marka ve imaj projelerle ilçenize hizmetin mührünü vurmak muhakkak ki en büyük hedefiniz. Gecenizi gündüze katıyor, Ankara’da çalınmadık kapı bırakmıyorsunuz. Siz enerjinizi ideallerinize yoğunlaştırırken iş isteyenler, çalışanlarınızdan işini beğenmeyenler, kepçe isteyenler, kamyon isteyenler, kum isteyenler, çakıl isteyenler vs vs... kum saati gibi şevkinizi, azminizi bazen de sabrınızı tüketmektedir. Önceleri gönlünüzün terazisine sığdıramadıklarınızın bir balona dönüşmelerindeki inkisar-i hayal de cabası. İşiniz zor vesselam. Neticede bakıyorsunuz ki ardınızda memnun edemediklerinizin çokluğu ve aldığınız ahlar, kızgınlıklar ve kızgınlığın sindiği söylemler… Velhasılı işiniz zor.
Başkanlarım, ben iyisi sadede geleyim. Ama önce unutmadığım birinin anlattığı hatırayı aktarayım. Diyor ki: Bir zamanlar bizim mahallede su sorunu vardı. Hem de uzun bir süre. Kışın az gelmeye başlar o da donardı yazın da semtimize pek uğramazdı su. O zamanki belediyeye müracaat eder, başkanımıza da telefon açardık. Su gelmiyor diye telefon açardık. "O mahallenin suyu nasıl gelmez, herkes de var sizde mi yok?" der bir iki de telefon açar su geliyor mu diye sorardı. Gel gör ki telefonla sorduğu zaman da su damlamaya başlamaz mı? Neyse suyu göremedik başkanlarım. Su gelmeyince ne yapacaksın artık tahmin edin yaptıklarımızı. Ben hızımı alamadım o zaman. Evde ne kadar bidon kap kacak varsa doğru çarşıda merkeze bir çeşmeye vardım. Çeşme de bir esnafın önünde. Hayretle beni takip ediyor. "Ya kardeş diyor Sen temiz kaynak suyu diye mi geldin? Köy hizmetlerinin suyu daha iyi millet oraya gidiyor" dedi. Ben de yok dedim. Evimize su gelmiyor. Belediyenin su hizmeti çarşı çeşmesinden ben suyumu almaya geldim dedim. Hani görenler ve duyanlar belediyeye yetiştirir diye… Neyse gelmedi o dönem su. Yeni başkan seçilecek. Seçim dönemi. Adaylar ev ev dolaşıyor. Adayların biri geldi ve durumu arz ettik. Anlattık çektiklerimizi. O da söz verdi: "İlk işim dedi eğer kazanırsam söz size su getireceğim" dedi. Söz veren aday kazandı gerçekten de ilk işi su oldu ve ilk bizim mahallemize ve bizim eve verdi. Hiç unutmam su ilk defa veriliyor suyun gürlüğünden boruların bağlantı yerlerinden kazınan kanallara sular doluyor. Biz öyle sevinç var ki sanki bayram. Ev halkından biri "İnan ayıp olmasa şu kanal içine girip yüzümü gözümü yıkayasın geliyor" dedi. En mutlu günlerinden biriymiş suyun ilk geldiği gün. Bir teşekkür lazımdı biz de bir tepsi baklava ile hizmet sahibine samimi duygularla teşekkür ettik. Diyor hatıra sahibi.
Başkanlarım bir ilçede ilçe halkının en zaruri ihtiyacı su. Ama temiz, sağlıklı içilebilir su. Yazın hem Adilcevaz’ da hem de Ahlat’ta idim. Maalesef su sıkıntısı almış başını gidiyor. Ahlat’ın Adilcevaz’ın her tarafı su ve susuzluktan perişan olanlar var. Ne olur Allah için bu suları derleyecek toplayacak ve insanlara sağlıklı ve hijyen şekilde bir proje ile bu sıkıntılara son verin. Adilcevaz’da Su-Kayımız, Ahlat’ta arıtmamız var arıtacak içecek ve kullanacak su yok demek herhalde en çok sizi üzer. Bu su sorunu çözülmedikçe bulunduğunuz ilçeyi altınla kaplasanız da ardınızda sizi hayırla yâd edeni bulamayacaksınız.
Selam ve hürmet ile...