"Eski Türkler, kaç yaşındasın yerine kaç bahar gördün derlermiş. Özünde “yaş” olan kelimeler, hayat, can ve yeşerme anlamı taşıyor. Canlılığı devam eden, yaş alan insana “yaşlı”; canlı bitki rengine de “yaşıl” yani yeşil deriz. Her yıl ömrümüzün bir başka baharına erer, yeşeririz."
Hayatın getirisi madem,
artık kıt kanaat duyguların müptelasıyız.
Kalıcı olmayan dostluklardan,
Yitip giden saç tellerinden tut,
bir dünya hasret..
O zaman bizde kısa olan herşeyi baştacı ederiz.
Mutluluklar anlık da olsa, öyle yaşayıp gideriz.
Hakiki mutluluk, kendi çizgilerini korumaya çalıştığın yerlerde gizlermiş kendini.
Daha iyi şartlarda yaşamak zorunda değiliz.
Ya da birilerinin istediği şartlarda. Hayatın bize bahşettikleri bunlar ise, pek fazlasına meyilin olmamalı. Herkes aynı olamaz. Sahip
olunan herşey onların olsun.
Kendine yetebilmeyi öğrenenlerin,
çiçekli yolları açık olsun...
Onların yaşam çemberini gereksiz ihlal etmesinler kafi.
Ki umarım siz de öğrenirsiniz...
Abartmaya gerek yokmuş geç anladık.
30umuza ramak kala bomba gibi öğreti.
Bugün 30a gidiyoruz Meltem kız.
20 li yaşlarımın her biri 30 uma çıkartma yaptığı için hiç yabancılık çekmeyeceğim ondan eminim.
Fark ediyorsundur, kuşak olarak daha bilinçliyiz mirim.
Dik durmak hayat ile mücadele etme sanatıymış meğer. Olgun bir insan olmaya çalışmak. Pek hacet yok. Hayat bize ne kadarını kazandırırsa,
o kadar olgunluk üzerimize oturacaktır.
"En yakışıklı çağlarıma merhaba diyorum"
aslında bunu söyleme lüksüm bile olmayacak.
Lakin biliyorumki, hayatımı bilenler iyi anlayacak.
Önyargılara birşey denilmiyor ki. Önyargıları olanlar, sonra sol yanımızın odalarınıda mutlulukla çok gezdiler. Sevgilerimi sunuyorum...
Verdiğim kararlar yanlış da olmuş olabilir. Ama tecrübe olarak heybeme eklendiler..
Çok fazla bilmediğim konu var. Sizin kadar bilmiyorum belki çoğu şeyi. En azından "bilmiyorum" diyebiliyorum.
Öğrenme arzusunun kol gezdiği kalp de,
cehalet mutluluk olacaktır bir çok demimizde.
Sabah uyanmamı sağlayan umutlarım varolsunlar.
Sınırı olan hayaller kurar iken de,
gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini düşünerek zaman kaybettirme kalbim.
Kaybettirme ki yolumuzu bulduran hayalleri hep kurabilelim.
30 demek nasıl da heybetli.
Öyle güzel, öyle ağız dolusu ki.
30umda dans ederken mutlu çocuk olmayı,
30umda yolun yarısına varmayı,
Aynadaki ile daimi barışık olmayı
temenni ediyorum. Mutlulukla huzurla..
Hiç bir yaşıma adım atarken bu klişeleri iki avuç arasına sığdırmamışım meğer.
Rahman'ın merhametiyle, şimdi ciddi ciddi yüreklice umarak istiyorum.
İstemenin sınırı yok, hep unutuyorsun bak.
Yeni yaşımda iki avucumun arasında, sakınmayacağım isteklerimi.
'Acaba mı'
'ya ama' demeden istemeyi öğreteceğim sol yanımdakine.
Rahman olanım lütfundan nasip etsin inşaALLAH.
Yeni yaşımı kucaklarken,
aramızda ki kördüğüm bağları ateşe tutup koparanlar,
iplerin ucunu yan yana getirip bağlıyormuş gibi yapmasınada gerek kalmayacak.
Muhtemelen artık onlarda anlayacak.
Artık bir kere koptuğunu.
Eskiden kördüğümü çok severdim.
Hayatın neresinden olursa olsun,
yeterki bağlansın, kabulümdü.
Şimdi mi?
(Ötekileştirmeden) geçmiş olsun diyeceğiz.
Bir kez olsun kendini önceliğin yapıp, hayallerine sahip çıkmadın.
Fakat her cana verdiğin değerin, haklı gururunu dibine kadar yaşamayı başardın.
Kaldı ki küçük şeylerden mutlu olmanın erdemini baştacı edebildin, bundan ötürü de yaşanabilir.
Zaman yaşadıklarının üzerine işler derler.
Benim için, kendime vakit ayırmaya çalışalı 5-6 sene oldu.
Erdemli, dim dik, hep yalnız ayakta kalabildiğin için
nice yaşların olsun mu?
Hayırlısıyla, olsun bence.
Yaşanacak nadide güzellikler var ölmeden önce.
İyki doğdun mu bilmem ama.
İyki doğdun dedirtsin hayat.
Yeni yaşının içinde hayat ne sunacak,
bilmiyorum, lakin en büyük duam:
Kör ölür badem gözlü olurmuş ya.
Ölmeden badem gözlü olmak ne derin.
Bende çok isterdim.
İnsanın hayatını halı gibi dokuyabilecek güzel can'lar lazım insana.
Kıymet verdiği canların, oluşum dolu(üretken) yanlarını değerlendirebilecek.
İlmek ilmek güzellikleri işleyebilecek,
nakış nakış vefayı, mutlulukları dokuyabilecek..
20'li yaşların sonuncusu bana bunu öyle nadide bir duygu ile yaşattı ki.
Ölmeden badem gözlü oldum sanki.
Kendi adıma, kalıcılığını bilmediğim bir köşem oldu bu dünya da.
O köşede kelamları satırlara işlerken, tanımadığım canların sol yanına dokunabileceğimi, bilmeden yazıyordum.
Kalemini konuşturmak başka bir derya,
bu okyanusda kulaçlar çok önemli ve dahi bir canın yüreğine dokunabilirsen çok kıymetli.
Hazır takvimler doğduğun günü gösteriyor iken
Bunlar da kendine not olsun.
Her bir yazımı, çiçek gibi ekerken bu köşeye,
teşekkürü borç bilirim kıymet veren büyüklerime.
Bu vasıf 20'li yaşların sonuncusunda başıma gelen en güzel duygu oldu. Şükranlarımı sunuyorum. Dilim varmıyor. Varın siz anlayın.
Fani dünyada baki duygular bırakmak zor zanaat. Allahtan ki : söz uçsada yazı kalıyor.