Pişmanlık

Veysel KOŞAR

İnsanoğlu, yaratılış gereği imtihana tabidir. Allah, insanı muhakkak bir şeyle imtihan eder. Ya zenginlik ile, ya fakirlik ile, ya hastalık ile, ya da musibet ile. Bize düşen karşılaştığımız hangi sorun, hangi dert olursa olsun sabırla karşılamak eldeki imkâna göre zarar görmeden zarar vermeden gereğini yapmak ve neticesini tevekkülle beklemektir.

Ama bazen, karşılaştığımız sorunları, ne yapacağımızı bilemediğimiz için kötü şartların ve nefsimizin de etkisiyle bir an hiddet veya gafletle yanlışlara düşebiliyoruz. Hiçbir insan kendisine kötülüğü, yanlışı, adaletsizliği, zulmü ve günahı yakıştırmaz. Beşeriz neticede şaşıyoruz. İstemeden yanlışa düşüyoruz. Hem dünya azabı hem de ahret azabı çekiyoruz.

"Meselâ, birisi, birinin kardeşini veya bir akrabasını öldürmüş. Bir dakika intikam lezzetiyle bir katl, milyonlar dakika hem kalbî sıkıntı, hem hapis azabını çektirir. Ve maktulün/ ölenin akrabası dahi intikam endişesiyle ve karşısında düşmanını düşünmesiyle, hayatının lezzetini ve ömrünün zevkini kaçırır. Hem korku, hem hiddet azabını çekiyor. Bunun tek bir çaresi var. O da, Kur'ân'ın emrettiği ve hak ve hakikat ve maslahat (aile ve toplum yararı ve huzuru) ve insaniyet ve İslâmiyet(gereği)  iktiza ve teşvik ettikleri olan barışmak ve musalâha etmektir." * Pişman olmak, kendisi ve zarar verdiği için hayır dilemektir.

Pişmanlık, düştüğümüz hataya ve işlediğimiz günahı affetmeye vesile olandır. İnancımıza göre Rabbimizin en sevdiği hal şu ki; kul bir kusur işler, sonra işlediği kusurun farkına varır, kötülüğünü ve verdiği zararı fark eder sonra pişman olarak gözyaşı ile nedamet eder, affını bekler. Bişr-i Hafi Hazretleri, içki iken bir sarhoş idi ama pişmanlığı onu gönüllere sultan yaptı.  Hz. Ömer, İslam’dan önce kızını diri diri gömecek katılıkta bir baba iken İslam’dan sonra Müslümanlara halife ve adaletin temsilcisi oldu.

Pişman olmak kadar, yeniden hataya ve yanlışa düşmeyecek için gereken iradeyi göstermek de önemlidir. Çevre, aile ortamı, karşılaştıklarımız, diğer insanlar olumsuz etkileyebilir. Tüm bunları iradenizi güçlendirmek için bir perçin gibi görmeliyiz. Hayat, demirci örsü gibidir. Bu örste dertler, musibetler bir çekiç gibi bizi döver. Sabır suyunu verdikçe dayanma gücümüz ve irademiz daha da artacaktır. İrademizi güçlendirecek, bize sabır verecek ve ömrümüzü zayi olmaktan kurtaracak da din ve ibadettir. Alınan abdest, kılınan namazla her bir sıkıntılı geçen ömür dakikalarını ibadet sayıyor dinimiz.

Huzur ve iki cihan selametimiz için hoş görüyü, sabrı, hakkımıza razı olmayı esas tutmalı, musibette beterin beteri olduğu unutmamalıyız. Yaşadıklarımız ve çektiklerimiz güzel bir niyet hayırlı amel ile fırsatlara dönüşebilir. Pişmanlık ölümden sonrasına kalmadan Dünyamızın, ahrete fırsat olması temennisi ile…

*Emirdağ Lahikası - 2  /  Sayfa 320