"İmam mezarlıktaki işini bitirmek üzereydi. O anda elli yıllık karısını kaybeden 78 yaşındaki adam: ' Onu ne kadar çok sevdim.' diyerek hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlamıştı. Yaşlı adamın yaşlı sesi mezarlıktaki asil sessizliği bozmuştu. Mezar başındaki diğer aile bireyleri ve dostlar şok olmuşlardı, şaşkınlık içindeydiler. Yetişkin çocukları, alı al moru mor babalarını yatıştırmaya çalıştılar:
'Tamam, baba. Seni anlıyoruz.'
Yaşlı adam gözlerini dikmiş, kazılan mezara yavaş yavaş inen tabuta bakıyordu...
İmam duasına devam etti. Törenin sonunda, aile bireylerini ölüm töreninin kapanışı olarak mezarın üstüne toprak atmaya çağırdı. Yaşlı adam hariç hepsi sırayla toprak attılar. Yaşlı adam hala: 'Onu ne kadar çok sevdim.' diye sesli sesli konuşuyordu. Kızı ve iki oğlu konuşmasını engellemek istediler, ama o devam etti: 'Onu sevmiştim!'
Kalabalık mezarlığı terk etmeye hazırlanırken, yaşlı adam gitmemekte direniyordu. Gözlerini mezara dikmiş, bakıyordu .Bir dostu yanına yaklaştı: 'Kendini nasıl hissettiğini biliyorum, ama gitme zamanı geldi. Buradan ayrılmalı ve kendimizi hayatın akışına bırakmalıyız.' dedi. Yaşlı adam çaresizlik içinde bir kez daha 'Onu ne kadar çok sevdim...' diyerek söylendi. 'Beni anlamıyorsunuz,' dedi dostuna 'ama ben bunu ona sadece bir kere söyleyebildim.' "
Yukarıda verilen örnek insanın yüreğini acıtıyor değil mi? Buna benzer örneklerin aslında ne kadar çok olduğunu az dikkat etsek farkına varırız. Yaşanmış, kendimden bir örnek vermek istiyorum.
Merhum babam, hac farizasını yerine getirmek için kayıt yaptırırken Müftü Bey, 'Yenge hanımı yazdırmıyor musun?’ diye sorar. Babam da yarı şaka yarı ciddi aslında maddiyattan dolayı, 'Hocam, haccı ben bir öğreneyim, sonra birlikte sonra gideriz.’der ama kurtulamaz. Müftümüz, "bu fırsat bir daha eline geçmeyebilir bir insanın ömrünün en tatlı bir anı da ailesi ile hac farizasını yerine getirmesidir. Pişman olmayacaksın, Allah da sana yardım eder, sen yengeyi de yazdır." Der ve ikna eder. Babam zorla da olsa biraz da hatır için hac için annemi de yazdırdı ve hacca birlikte gitmek nasip oldu. Babam hacda rahatsızlandı ve hac dönüşü bir buçuk ay sonra vefat etti. Vefatının ardından babamın mevzusu geçerken annem hep hacda yaşadıkları ile babamı anarak ağlar: ’Babanızla bir eş olmanın ve aile olmanın hazzını en yoğun şekil de hacda hissettim. Eş olarak, hayat arkadaşı olarak, destek ve güvenin eseri olarak babanızın elini doya doya ilk hacda tuttum. Tavaf ederken el ele idik, ziyaretlerimizi el ele yaptık. Ruhlarımız aynı gaye için birlikte ısındı.’der ağlamasına devam eder.
Bir ömür geçen aile hayatında sevginin dili ayrı bir ifade olarak hacda çözülmüş, bunu doyasıya yaşayamadan babamı çabuk kaybetmişti.
İçeride saklı hazineler dışa çıktığında kıymeti anlaşılıyor. O nedenle sevgiler, geç kalınmadan sergilenmelidir. Sevgi hazinedir, dışa vurulduğunda kıymeti ortaya çıkar. Sevgi gönlümüzde tutsak olsun diye yaratılmamıştır.
"Sevgi, verdiğiniz sürece sizinledir..."
Sevgimizin artarak devam edeceği günler temennisiyle…