Yürek Enkazında Bölgesel Değiliz

Meltem ÖZÇELİK

Yürek enkazımızın altında kaldığımız günlerdeyiz.
Yankısı çığ gibi büyüyen asrın felaketi, bu sefer
en büyük afetimiz.
Fakat hayır da, yardımlaşma da kesinlikle bölgesel değiliz.
Yüreklerde depremimiz.
Yangın yeriyiz.
Acı gerçeğimiz şu ki milletçe kanar, milletçe tüteriz.
Can’ım Ülke’m ile yine yeniden anladık ki
iç yangınımızı ancak ve ancak birlik beraberlikle söndüreceğiz.
6 Şubattan bu yana, gecelere vedanın zor olduğu anlarda
Boğazımızda ki kaya nasıl öğütülür bilemedik.
Uykuyu düşman belledik.
Daim temennilerimin arasında:
Birbirimizin duasında, duyarlı yanlarında da yer alabilme duygusu yeşerir oldu.
Dualar da yer alabilmek var iken, sosyal medyanın zehirli dilinde yer alır olduk. Şu günlerde sosyal
medyanın zehirli dilini Ülkemizin üzerinde kullandırmamak, en büyük erdem
sayılmalı.
Öyle ki bir olunca, birlik olunca neler olduğunu görüyoruz.
Yaşam koridorlarını deprem bölgelerinde değil. Ülkemiz de kurmanın vaktidir.
Tarifi yok, bu asrın felaketidir.
Taraf tutmadan da
insani yanlarımızla var olamıyor muyuz?
Her kulun vazifesi olan iyiliği diyar diyar yayamıyor muyuz?
Sahaya gidemeyenlerin kederlenmesine ne hacet.
Yeter ki sen, gönül hanenden bahşet.
Hepimizin yapabileceği bir güzellik vardır elbet.
Günlerdir neler yapabilirimleri, nasıl ulastirabilirimleri düşünenler var.
Yeterki canı gönülden yardım eli uzatılmak istensin.
Üstat Nurullah Genç’in dediği gibi
“Yardım etmek üzere uzandığınız her el kendi elinizdir.”
Şimdilerde de ailelerini kaybetmiş minik yavruların ruh sağlığı için ne yapabilirizleri düşünüp faaliyette
bulunmak yegane temennimdir.
Görüntüleri gördükçe yüreğim ürkek güvercin gibi çırpınıyor. Hepiniz gibi..
Panik atakla, atağa geçip yarenlik ediyor.
Rahman “oralarda yaşayanlara dayanma gücü versin” diye dua etmeye takatim kalmayacak diye
korkuyorum.
Ama artık şunu çok iyi biliyorum.
İşini hakkıyla yapanların sırtında ülkem çok güzel bütün olur, inanıyorum.
Bu ister bir AFAD görevlisi olsun,
ister sağlık personeli isterse muhabir.
Kaldı ki hepsinin de yükü birbirinden ağır.
Her birinin ağzından çıkan umut, her birinin ağzından çıkan merhem olabilir.
Veyahut galeyana getirmek adına
sağlam bir sebepte olabilir.
Çünkü bizler hala
bilim ve tıpın yetemediği olguları anlamayan bir güruhun inançlarıyla savaşmak zorunda kalabiliriz.
Efendimiz (s.a.v) zamanında ki gibi mucizelere karşı kafirlerin küfrü de artacak.
İmana sarılacağız.
İmanla yine yeniden yaraları saracağız.
Empati kurma yetimi bile mamafih kaybettiren emsali görülmemiş bir felaketti bu.
Hangimiz veyahut kaçımız sular gittiğinde, elektrikler olmadığında kaygısız rutinimize devam
edebiliyoruz.
İşte bu felaket ile Alemleri Yaradan Rabbin su olmadan, karanlıkta enkazın altında burnun bile
kanamadan çıkılacağını, haşa varlığına inanmayanlara gösterdi. Keşke idrakı da nasip olsa idi.
Yok Müslüman kardeşim, bu yoksunluğun tarifi yok.
Yaşama devam edilir bir yanı yok.
Bizim yaşantımızda varlık çok.
Acı ama fırsatlar sunulmadıkça, paylaşmak yok.
Allah’ın rahmeti yakar mı?
Yağsın diye dua ettiğimiz kar taneleri, yağmurun mis kokusu, arama kurtarma ekiplerinin çalışmalarını
gördükçe katre katre yaktı sinemizi.
Kainatın zor şartlarına rağmen, yaşadığımız bu büyük acının ufka resmi düşen kısmında yüce gönüllü
necip milletimizin azmini, cefaya karşı direnişini, fedakârlığını, cömertliğini gördükçe umudumuz bir
nebze olsun artıyor.
Fark ettik ki kadirşinas milletimizde
bu inanç, bu azim, bu yürek gücü olduğu sürece asrın felaketinde yaralarımızı da saracağız.
Sararız da evelallah.
Allah vatansız, yersiz, yurtsuz bırakmasın.
İmansızlıkla imtihan etmesin. Türk milletimiz neler gördü.
Çanakkale’m hepinizin hatırına gelmiştir.
Çanakkale şehitliğin de ki temsili hastahaneyi getirin gözünüzün önüne.
Çadır kentlerinde yabancı ülkelerden gelen sağlık görevlilerinin o mahzun duruşunda
anımsamissinizdir eminim. Beli bükülerek sırtında yardım paketlerini taşıyan nenemizi Ülkecek gözü
yaşlı izledik. Bizde nene Hatunlar bitmez elbet. İyiki var bu aziz millet.
Öyle ki fay hattının ucu gönüllere doğru kayıyor.
Fay hattı;
Yok oraya geliyormuş, yok buraya geliyormuş diye
Geleceği,
Hayalleri,
Kavuşmaları da solduruyoruz.
Ölüm ne ki !
Yaşamak bundan sonra daha çetin olacak belli ki.