1. YAZARLAR

  2. Dr. Muhsin DEMİREL

  3. Yarışanlar Bunda Yarışsınlar
Dr. Muhsin DEMİREL

Dr. Muhsin DEMİREL

MÜFTÜ
Yazarın Tüm Yazıları >

Yarışanlar Bunda Yarışsınlar

A+A-

Kullandığımız bu başlık Mutaffifîn Suresi’nde geçen 26. âyetin son cümlesidir. Daha önceki âyetlerde Cenâb-ı Allah, cennetin bazı güzelliklerini anlatmış ve cennete teşvik amacıyla bu âyette “yarışanlar bunda (cennette) yarışsınlar” diye buyurmuştur. Bunun en önemli sebebi dünya hayatının cazip, aldatıcı ve fani oluşu, ahiret hayatının daimi ve baki oluşudur.

Dünya hayatı cennet hayatına kıyasla bir hiç hükmündedir. Hiçbir anlamı ve değeri yoktur. Bir hadiste Hz. Peygamber “Cennette sizden birinin bir bastonunun kapladığı yer dünya ve içindekinden daha hayırlıdır. Şayet cennet kadınlarından biri dünyaya çıksa güzel kokusuyla yer ile gök arasını doldurur, güzelliği ve parlaklığıyla yer ile gök arasını aydınlatır, başındaki başörtüsü ise dünya ve içindekinden daha hayırlıdır.” (Buhârî, Rikâk, 50) buyurarak cennetin lüks ve konforunun dünyaya kıyaslanmayacak kadar üstün olduğuna dikkat çekerken, diğer bir hadiste, “Şayet dünyanın Allah katında bir sivrisineğin kanadı kadar kıymeti olsaydı, dünyadan kafire bir damla dahi su içirmeyecekti.” ( İbn Mâce, Zuhd, 3)  buyurarak dünyanın haddi zatında oldukça değersiz olduğunu açıkça ifade etmiştir.

Dünya haddi zatında son derece kıymetsiz olmakla birlikte oldukça cazip ve aldatıcıdır. İnsanoğluna son derece cazip gelmekte adeta büyülercesine onu kendisine çekmektedir. Onun için Cenâb-ı Allah, “Yarışanlar bunda yarışsınlar” buyurarak kullarını dünyanın cazibesine karşı uyarmakta ve onları cennete davet etmektedir. 

Dünya hayatı fani ve geçici olduğundan cennet hayatına nazaran bir oyun ve eğlence niteliğindedir. Âyeti kerimede “Bu dünya hayatı ancak bir oyun ve eğlencedir, asıl ve gerçek hayat ise ahiret hayatıdır. Keşke insanlar bunu bilseydi.” (Ankebût, 29/64) buyrularak bu hususa dikkat çekilmektedir. Dünya hayatı fani, geçici ve çok kısa olduğundan bir âyette (Yunus, 10/24) ilkbahar mevsiminde yeşerip tam olgunlaşan, fakat kendisine bir musibet isabet edip yok olan bir yeşilliğe veya bir bahçeye benzetilmektedir.

Evet, bir ekin veya bahçe bazen semavi bir musibet ile nasıl ki yok oluyorsa insanoğlu da bazen ömrünün baharında ani gelen bir hastalık veya kalp krizi yahut başka bir neden ile ölür, malını mülkünü, evladını ve her şeyini bırakıp gider. Her gün dünyada ummadık bir anda ölüp giden yüzlerce belki de binlerce insan vardır. Bu tür ibretlik ölümlerden iki örnek birlikte okuyalım:

Bu örneklerden biri Çin’de yaşanmıştır. 2015 yılında sosyal medyada şöyle bir kıssa okumuştum: Evlatları olmayan Çinli zengin bir iş adamı genç yaşta aniden ölür. Bankada 2 milyar parası varmış. Evlatları olmadığından parası eşine kalır. Bir süre sonra şoförü eşiyle evlenir ve tabii olarak eşi de parası da şoförüne kalır. Şoförü daha sonra şöyle diyormuş: Ben hep patrona çalıştığımı düşünüyordum, meğer ki o benim için çalışıyormuş.

Bu örneklerden biri de bundan takriben 20 yıl önce İstanbul’da yaşanmıştır. İstanbul’un zengin esnaflarından biri 55 yaşlarında iken eşini boşayıp genç bir kadın ile evlenmek istediğini dost ve arkadaşlarıyla paylaşır. Onlar kendisini bundan vazgeçirmek isterler, ancak adam kimseyi dinlemez ve nihayet eşini boşayıp genç bir kız veya kadın ile evlenir. Bir yat satın alır ve yeni eşiyle yatına binip dünya turuna çıkar. Nihayet ABD’ye varır. Orada kısa bir süre kaldıktan sonra kansere yakalanır ve kısa bir süre sonra orada vefat eder.

Dünyada insan yüz sene gibi uzun bir süre yaşasa dahi netice itibariyle dünyanın sayılı günleri çok hızlı bir şekilde geçer. İnsanın asıl ömrü de yaşadığı andan ibarettir. Bu konuda şöyle denilmektedir: Dünya üç gündür; dün, bugün ve yarın. Dün geçti geri gelmez, yarının geleceği garantili değildir. Elde kaldı bugün hatta bu andır.

Ayrıca insan zengin olsa dahi dünyanın dert ve kederleri vardır. Belli bir yaştan sonra insan dünyadan pek de tat ve haz almaz. Zengin ve varlıklı doksanlı yaşlarında bir amcaya sormuşlar: Şu an 25 yaşlarında olup beş paranın olmamasını ister miydin? Amca hiç tereddüt etmeden evet diye cevap vermiş. 25 yaşlarında cebinde beş parası olmayan bir gence de sormuşlar: Şu an 90 yaşında olup zengin olmak ister miydin? O da hiç düşünmeden hayır diye cevap vermiştir.

Dünyada nimetler, zevk-u safa olduğu gibi, hastalıklar da vardır. Ağır bazı hastalıklar insanın hayatını işkenceye çevirebilir. Konuyla ilgili bir örnek verelim. Diyarbakır’ın Dicle ilçesine bağlı olan bir köyde bir ara Ağa CEYLAN adında bir zat vardı. Bu zat iş adamı olup bir hayli zengin idi. Ankara’da, Antalya’da ve başka şehirlerde şirketleri vardı. Kansere yakalanmış ve 1995’te vefat etmişti. Hasta iken serveti olmasına rağmen yemek yiyemiyordu. Tedavi amacıyla yurtdışına da gitmiş, ancak şifa bulamamıştı. Vefat etmeden önce bir köylüsü Ankara’da kendisini ziyarete gitmişti. Ziyaret esnasında köylüsüne şöyle demişti: “Keşke bu hastalığım da bu servetim de olmasaydı ve ben sağlıklı olup kendi köyümde eşek çobanlığı yapıyor olsaydım.” Evet, dünya hayatı böyledir. Ağır bir hastalık insanı canından bezdirir.

Burada cehennemin ne kadar zor, cennetin ne kadar lüks olduğunu gözlerimizin önüne seren ve böylece bizleri cennet için çokça çalışmaya teşvik eden bir hadisi birlikte okuyalım. Hz. Enes’in rivayetine göre Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Kıyamet günü kâfirlerden dünyanın en lüks hayatını yaşayan bir kişi getirilir ve bunu bir sefer ateşin içine batırın, denilir. Adam ateşin içine batırılır. Sonra kendisine ey filanca kişi, dünyada herhangi bir nimet gördün mü? diye sorulur. Adam, hayır, dünyada hiçbir nimet görmedim, der. Müminlerden de dünyanın en sıkıntılı hayatını yaşayan ve her türlü musibeti gören biri getirilir ve bunu cennete bir sefer batırın, denir. Adam bir sefer cennetin nimetlerine batırılır ve kendisine ey filanca adam, dünyada herhangi bir sıkıntı ve musibet gördün mü? diye sorulur. Adam, hayır dünyada hiçbir sıkıntı ve musibet görmedim, diye cevap verir.” (İbn Mâce, Zuhd, 38)

Evet, dünya hayatı fani, geçici, zahmetli, külfetli ve kederli bir hayattır. Cennet hayatı ise baki, daimi, ebedi, ölümsüz, külfetsiz, zahmetsiz, kedersiz, kışı yazı, sıcağı soğuğu olmayan, her türlü nimetin bulunduğu, her şeyin insanın eline geldiği, ölüm, hastalık ve yaşlılığın olmadığı, savaş kavga, kin nefret ve düşmanlığın bulunmadığı, lüksü konforu tasavvur bile edilmediği kadar güzel bir hayattır. Bunun için Cenâb-ı Allah, “Yarışanlar bunda yarışsınlar” buyurarak kullarını cennete davet etmektedir. Bu ilahi çağrı büyük bir çağrıdır. İnsanoğlu için bulunmaz bir fırsattır. Cenneti kazanan her şeyi kazanmıştır. Cenneti kaybeden her şeyi kaybetmiştir.

Cenâb-ı Allah, bizleri ve tüm samimi Müslümanları cennetin yolcularından ve cenneti kazanan kullarından eylesin.

Selam ve dua ile

Bu yazı toplam 241 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. Yazılan yorumlar hiçbir şekilde www.adilcevaz13.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.