Mutluluğun En Önemli Kaynağı Saliha Bir Eştir
İnsanoğlu psikolojik bir varlıktır. Sevinir üzülür, sever nefret eder. Mutlu olur, mutsuz olur, ağlar güler, merhametli ve şefkatli veya kaba ve katı davranır. Bu ve benzeri birçok zıt duygu insanoğlunda bulunmaktadır. Bütün bunların maddî ve manevî sebepleri vardır. Bir insanın işi ve eşi varsa, işleri yolunda ise elbette ki az da olsa mutludur. Bir insan asli ihtiyaçlarını temin edemiyor, açlık ve sıkıntı içinde yaşıyorsa mutlu olması kolay değildir. Biz burada mutluluğun en önemli kaynaklarından birini gösteren bir hikâye anlatacağız.
Bu hikâye şöyle anlatılmaktadır: Fi tarihte yaşamış bir emir/kral varmış. Bu kralın bir hekimi varmış. Bu kral uzun süre genç kalmak ve uzun süre yaşamak istiyordu. Kendi hekiminden şöyle bir talepte bulundu: Bana bir ilaç bul ki uzun süre genç kalayım ve uzun süre yaşayayım. Şayet bana böyle bir ilaç bulursan ne istersen sana veririm. Bunun üzerine kralın hekimi insanı uzun süre genç tutabilen bir ilacı bulmak üzere şehirleri ve köyleri dolaşmaya başladı. Uzun yıllar geçmesine ve birçok bölgeyi gezmesine rağmen böyle bir ilaç bulamadı. Nihayet yıllar geçtikten sonra bir köye uğradı, bu köy halkından insanı uzun süre genç tutan ve ömrünü uzatan bir ilacı nerede bulabileceğini sordu.
Köy halkı ona şöyle dedi: Şu dağın tepesinde iki kardeş yaşıyor, oraya git, onlardan böyle bir ilacı sor, belki onlar sana böyle bir ilacı bulurlar. Hekim iki kardeşin yaşadığı dağa doğru yol almaya devam etti. Güneş henüz batmadan oraya vardı. Oradaki ilk ev küçük idi. Evin etrafındaki ev eşyaları da dağınık bir haldeydi. Evin önünde yılların yıprattığı yaşlı bir adam yani evin sahibi oturuyordu. Hekim bu adama selam verdi. Yaşlı adam onun selamını aldı ve kendisine hoş geldin, dedi. Hekim daha sonra gece kendi evinde misafir kalmak için yaşlı adamdan müsaade istedi. Yaşlı adam henüz konuşmadan evden biri seslendi ve şöyle dedi: Misafirlerin kalması için yerimiz yoktur. Kendine başka bir yer ara. Konuşan bu kişi yaşlı adamın eşi idi. Bunun üzerine yaşlı adam utanarak başını eğdi ve hekimden özür dilemek durumunda kaldı.
Bunun üzerine hekim biraz daha yukarıda olan diğer eve yöneldi. Eve vardığında evin gayet güzel, temiz ve tertipli olduğunu, evin etrafını farklı farklı güzel çiçekler ve bitkiler kuşatıp süslediğini, kuşlar ve bülbüllerin evin etrafında ötüştüğünü gördü. Ayrıca yüzü ve elbiseleri gayet güzel olan genç bir adamın kendisini beklemekte olduğunu da gördü. Bu genç adam ona hoş geldin dedikten sonra eşine seslenerek bugün misafirimiz var, dedi. Eşi de hekime tatlı bir dille hoş geldin, dedi.
Hekim ikinci gün sabah kalktığında sebebi ziyaretini beyan edip kendisinin neden genç kaldığını, büyük abesinin neden bu kadar yıprandığının sebebini sordu. Buna karşılık genç adam güldü ve şöyle dedi: Sen yanlış düşünüyorsun. Yaşlı dediğin o adam benim küçük kardeşimdir, ben ondan 20 yaş büyüğüm. Hekim buna hayret etti ve kendisinin neden böyle genç kaldığını, küçük kardeşinin neden bu kadar yaşlanıp yıprandığının sebebini ve sırrını sordu, buna karşılık isteyeceği bir ücret olursa onu da vereceğini ilave etti. Ev sahibi bunun sırrını ancak kahvaltıdan sonra kendisine anlatacağını söyledi.
Kahvaltı için evin sahibi kendi eşi ve misafiri ile birlikte gidip vadiye bakan bir ağacın altında oturdular ve en güzel yemeklerini getirip sofraya koydular. Kahvaltıdan sonra adam eşinden vadinin aşağısında bulunan bostanına gidip kendilerine bir karpuz getirmesini istedi. Eşi kalkıp bostana gitti, onlar da uzaktan onu seyrediyorlardı. Kadın bir süre sonra bir karpuz getirdi. Adam karpuzu alıp baktı, eliyle karpuza vurdu, sonra şöyle dedi: Ey aziz eşim, bu karpuz iyi değildir, bunu götürüp başka bir tane getirmeni istiyorum. Kadın başım üstüne, dedi ve karpuzu alıp vadinin aşağısındaki bostana döndü. Bir karpuz alıp getirdi. Adam bu karpuzu da beğenmedi ve bunu götürüp başka bir karpuz getirmesini istedi. Kadın severek tekrar gitti ve bir karpuzu alıp getirdi. Adam karpuza biraz baktıktan sonra karpuzu kesip yediler. Hekim sorusunu tekrarladı ve insanı genç tutan yemekleri veya bitkileri sordu.
Adam şöyle cevap verdi: Benim genç kalmamın sebebi yiyecekler veya bitkiler değildir. Sağlıklı ve genç kalmamın sırrı bu eşimdir. Kendisiyle evlendiğim günden beri kendisinden sevgi, rahmet, sevecenlik, saygı ve takdirden başka bir şey görmedim.
Ey hekim, sen bilir misin? Bostanımızda sadece bir tek karpuz vardı, ben eşimi üç sefer bilerek gönderdim, her seferinde aynı karpuzu götürüp getirdi, buna rağmen senin yanında şanımı küçük düşürecek en ufak bir tavır da göstermedi, yüzünü ekşitip rahatsız olduğunu belirten bir emare de göstermedi.
Hekim bu kadına hayret etti ve şuna kanaat getirdi: Mutluluk, sağlık ve gençliğin en önemli kaynağı bireyleri arasında karşılıklı saygı, sevgi, şefkat ve merhamet olan sıcak bir aile ortamıdır. Mutluluğun bitkilerle, ilaçlarla veya yemeklerle fazla bir alakası yoktur. Bir hadiste de bu hususa şöyle dikkat çekilmiştir: Üzüntüsü fazla olan kimsenin bedeni hastalıklı olur.
YAZIYA YORUM KAT