Hizmet Etmeyen Duygu
İnsanın değer verdiği,
Etik olan normları
Zamanla erozyona uğrayınca anlıyor.
Bize hizmet etmeyen duyguyu bırakmalıymışız meğer.
Hüznümüz bizi en hakiki yola döndürmüyor ise,
Mutluluğumuz benliğimizde ki güzellikleri
Çoğaltıp taşırmıyor ise şayet, sahip çıkmamalı.
Cengiz Erşahin’in
Hamal öyküsünü sizinle paylaşmak isterim.
Hamalsan iki şey önemli oluyor senin için: Yük ve yol.
Ancak sırtına aldığın yükle bu mesafeyi alabilirsen, karşılığını alabiliyorsun. Bunu düşünüyordum.
Yanımdaki hamalla yola çıktık. İhtiyardı. Kendinden büyük bir yük almıştı. Benim sırtımda ise birkaç bavul vardı sadece, onunkinin çeyreği..
Diyordum ki içimden, “Çok gitmeden kıvrılırsa titreyen bacakları, yüklenirim sırtındaki yükün yarısını!..”
Nitekim çok geçmeden dedi ki: “Mola vakti. Gel biraz dinlenelim!”
“Ne molası.” Dedim ona hayretle. “Ben daha terlemedim!”
Sözüme aldırmadı. Durdu. Çöktü. Salarken yükünün ipini, “Sen de dinlen hadi.” Dedi. Benim canım sıkılmıştı bu işe.
Genç olduğumu, ondan kuvvetli olduğumu, bunun gibi bir bunakla yola çıkmanın ne büyük hata olduğunu düşünüyordum. O ihtiyar, bir bacağını azıcık uzatmış halde sessizce dinleniyorken, ben huzursuz bir şekilde ayakta dolanıyordum. Bir saat kadar sonra yine durdu,oturdu,dinlendi. Ben kızgınlıkla dolandım etrafında. “Yükünü indirip sen de dinlen.” Demesine aldırmadı, ona daha çok kızdım. Sonra yine durdu. Bana da dinlenmemi söyledi yine ama dinlenmedim. Yarım saat sonra “Dinlenelim mi?” diye sordu, aksi aksi başımı salladım. Kaçıncı molasıydı hatırlamıyorum, birden bire dizlerimin bağı çözüldü. Kafamın içinde uçuşan karasinekler sustu, çöküp kaldım. Kayış kolumdan çıktı, sırtımdaki bavullar kaydı. Ne kadar zaman geçtiğini fark etmedim. Uyumuştum da uyandım mı, yoksa bayılmıştım da ayıldım mı anlamadım. Baktım kendi kocaman yükünün üzerine Benim bavullarımı da bağlamıştı. Küçük tasıma birazcık su koyup dudağıma dayadı, içtim. Sonra koluma girerek;
“Hadi kalk, dedi. Bana yaslan. Ağır ağır gider ve bir süre sonra yine dinleniriz.” Dediğini yaptım. Omzundan güç aldım, ama asıl anlattıkları iyi geldi bana. “Ben yılların hamalıyım. Dedi. “Nice pehlivan yapılı adamlar gördüm. Çoğu dinlenmek istemediklerini yükleriyle birlikte kendilerini de toprağa serdi sonunda, yolda gördüğümüz saçılmış kuru kemiklerin çoğu, anlattığım bu insanlara ait. Hâlbuki bir yükü taşımak bizim işimiz, altında ezilmek değil!
Unutma ki bir yük taşıdıkça ağırlaşır. Dinlenerek sen yükünü hafifletiyorsun!
Belki günün birinde hamallığın şekli değişir.
Belki o günleri ben göremem. Ama sen kavuşursan o zamanlara, aman ha, kafanın içinde de sakın yük taşıma. Akşamları bırak ve hafifle. Sabah dinlenmiş olarak yeniden tekrar taşırsın yükünü. Bizim işimiz, bugünü yarına taşımak, bugünün altında yok olmak değil. Çünkü yarınlarda bizi bekleyenler var, taşıdıklarımızı bekleyenler var.” Diye bir öyküsü vardı.
Kendime, bana hizmet etmeyen duyguları bırakmayı öğretmek zorunda kaldığımdan bu yana bu öyküyü anımsıyorum. Paylaşmadan edemedim.
Stabil zamanlardan geçtiğim günlerde fark ettim ki
Bize hizmet etmeyen duyguyu bıraktığımızda o duygunun geri döndüğünü çok kez göreceksiniz.
O duygu hizmet eder hale gelecek. Yetmeyecek. İşlevini güçlendirecek.
Birçok zaman,
Her şeyin
Kıvamında devam etmesini,
Rayında gitmesini
Dilediğimiz arifeleri atlatırız.
Belli ki o zamanlar
Ruhen kararında ve tavındayız.
O yüzden bu yitik hallere üzülmez tavırlarımız.
Üzülenler o acılarla hakiki manada dertlenenlerdendir.
Bir ülkede adalet yoksa hiç bir şey “Narin” olamaz artık.
Kimi iç dünyasında
Ülke gündeminin buhranından dolayı yol alamaz iken kimi de geçmişinde yoğurulduklarıyla yol katedemez.
Herkes kendi döneminde biriktirdikleriyle
Geleceğini kuruyor aslında.
O yüzden diyorum doksanlar bu dünya için köprüden önce son çıkış gibi imiş. Bizler o nesilde ki yitik veya filizlenmiş hangi duygu var ise onunla geleceğimizi kurmak zorunda kalanlardan bir demetiz.
O yüzden birbirimizden bu kadar bir haberiz.
İmkansızlıklar ülkesinde
Ömrümüzün yarısına tekabül eden
Bir süre zarfında
Daha iyi anladım ki
İyilik zannettiğimiz birçok şeyin,
Özgürlüğümüzü kısıtlayan birer olgu olduğunu.
Benim için yaşadığım gönül dağı yıkılalı çok oldu.
Gelin görün ki gönlüm de ki dağlar ışıl ışıllar..
Jorge Luis Borges’in
“O kadar çok şey yitirdim ki şimdiye dek,
Saymakla bitmez.
Ama bugün biliyorum, tek sahip olduğum şeyin
Bu yitirdiklerim olduğunu…
Her şiir, zamanla bir ağıta dönüşür.
Yitirilmiş cennetlerden başka cennet yoktur”
sözü ile
hizmet etmeyen duygularımı uğurlarken
vakit ayırıp okuduğunuz için teşekkürlerimi sunuyorum.
YAZIYA YORUM KAT