1. YAZARLAR

  2. Heybetullah EVREN

  3. İftar/Ziyafet Bayramı Ve Vazifelerimiz
Heybetullah EVREN

Heybetullah EVREN

VAİZ
Yazarın Tüm Yazıları >

İftar/Ziyafet Bayramı Ve Vazifelerimiz

A+A-

Değerli Adilcevaz13 sitesinin takipçileri! Uzun sayılamayacak bir aradan sonra sizlerle bir bayram günü şeker tadında bir yazı ile buluşmak arzusuyla doldum. Daha önce bu sitede yazmaya başladığım “birlikte yaşama ahlakı ve hukuku” konu başlıklı yazılarıma Ramazan Bayramı dolayısıyla İftar/Ziyafet Bayramı ve vazifelerimiz başlıklı bu yazımız ile ara vermiş olacağız.

Bu yazımızda, Dinimiz İslamda bayramların özellikle de Ramazan Bayramının bizler için neyi ifade ettiğini, bayram sorumluluklarımızın neler olduğunu ifade etmeye çalışacağız. Gayret bizden, tevfik Allah'tandır diyerek konuya geçmek istiyorum.

Rahmeti, bereketi ve sevabı bol bir zaman dilimini geride bırakmış bulunmaktayız. Bizleri böyle bir manevi iklimden faydalandırıp ziyafetine ulaştıran Cenabı Hakk’a sonsuz şükürler olsun. Bizlere dünyada bu iklimin ziyafetini sunan Yüce Mevladan ahiret ziyafetini de nasip etmesini diliyoruz.

Belki geçen yıl bu iklimden yararlanıp da bugün aramızda olmayan, Rahmet-i Rahman’a kavuşan nice kardeşlerimiz vardır. Rabbim bu mübarek günlerin hürmetine hepsine rahmet etsin, Havz-ı Kevser başında Habîb-i Mustafa’sı ile buluştursun.

Değerli Takipçiler! Geride bıraktığımız Ramazan ayı fırsat ayı idi. Maddî ve manevî kirlerden arınmak için dolu dolu değerlendirmeyi bilenler kazandı. Ne mutlu o kimselere ki, Ramazanın kadrini ve kımetini bildi. Ne mutlu o kimselere ki, Ramazan orucunu tuttu, namazlarını kıldı, hatimler çıkardı, teravih namazına iştirak eyledi, zikir-u itaatte bulundu, kendini kötülük ve fuhuşattan uzak tuttu.

Aynı şekilde yazıklar olsun o Müslümanım diyen kimselere ki, Ramazana değer vermedi, oruç ve namazlardan gafil kaldı, zikr-u Kur’an’a kulak kesilmedi, zevk-u safa, cürm-ü isyan peşinde koştu ve böylece geçici olanı ebedi yurda (ahiret hayatına) tercih etti.

Allah Rasulü (s.a.v.) bir gün çok öfkeli bir şekilde:

" رَغِمَ أَنْفُ رَجُلٍ، " رَغِمَ أَنْفُ رَجُلٍ، " رَغِمَ أَنْفُ رَجُلٍ"

“Adamın burnu yerde sürünsün, adamın burnu yerde sürünsün, adamın burnu yerde sürünsün” diyordu. Ashab-ı kiram kimin ya Rasulallah deyince:

"رَغِمَ أَنْفُ رَجُلٍ دَخَلَ عَلَيْهِ رَمَضَانُ فَانْسَلَخَ قَبْلَ أَنْ يُغْفَرَ لَهُ "

“Ramazan ayına kavuşup fırsat bulduğu halde bağışlanmadan Ramazandan çıkanın burnu yerde sürünsün (ona yazıklar olsun) buyurdu.” (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 12/421 (No. 7451)

            Evet, eden kendine, yapan kendisine yapmıştır. Bügün heppimiz, (Ramazanı değerlendiren de, değerlendirmeyen de) bayram gününe kavuştuk. Ancak heppimiz ahiret bayramına, sevincine kavuşamayacağiz. Orada sadece kadır bilen kadır görecektir.

            Sayılı günlerin ömrü azdır, hiç farkında olmadan gelir geçer. Ramazan da öyle oldu, daha dün başlamış gibi bugün bitti. Ömürümüz de öyle; nefes sayısı bitecek ve emanet sahibine teslim edilecek. Düşünün ömrümüzden bir ay daha gitti. Ama önemli olan bu ömrün nasıl ve ne şekilde gittiğidir.

Kardeşlerim! Yüce Allah, mekânlar içinde mukaddes mekânlar; zamanlar içinde mukaddes zamanlar yaratmıştır. Bu mukaddes zaman dilimlerinden biri de dinî bayramlarımızdır.

Tarih boyunca her milletin birçok millî günleri, târihî hâtıralarını canlandıran bayramları bulunmaktadır. Aynı şekilde mütedeyyin/bir dine mensup kimselerin de dinî günleri ve dini bayramları vardır. İslam Dininde iki büyük bayram vardır: Ramazan/İftar/Ziyafet Bayramı (عيد الفطر) ve Kurban Bayramı (عيد الأضحى).

“Hz. Enes (r.a.) dan gelen rivayete göre Peygamberimiz Medine'ye hicret buyurduklarında Medinelilerin eğlendikleri iki günleri (Nevruz ve Mihrican bayramları) vardı. Peygamberimiz: مَا هذَانِ الْيَوْمانِ؟ "Bu günler ne oluyor?" diye sorduğunda, onlar; كُنَّا نَلْعَبُ فِيهِمَا في الْجَاهِلِيَّةِ "Biz cahiliyette bu günlerde oynayıp eğlenirdik.'' dediler. Bunun üzerine peygamberimiz: قَدْ أبْدَلَكُمُ اللّهُ خَيْراً مِنْهُمَا: يَومَ الاضْحى وَيَوْمَ الْفِطْر "Bunların yerine Allah Teâla size daha hayırlı iki gün verdi: Ramazan bayramı, kurban bayramı" buyurdu. (Ebû Davûd, Salât, 245)

Ramazan ve Kurban bayramları hicretin ikinci yılından itibaren kutlanmaya başlanmıştır. O günden beri kutlana gelen bu iki bayram, Müslüman milletlerin aynı zamanda millî bayramları haline gelmiştir.

Peygamberimiz Ramazan ve Kurban dışında mü’minin beş bayramının daha olduğunu söylüyor:

  1. Günah işlemeden geçirdiği her gün. Nitekim büyüklerden biri yatsı namazından sonra caminin avlusuna çıkıp herkese elini uzatarak: “Bayramım mübarek olsun”, diye tokalaşıyormuş. Kendisini ikaz etmişler: “Efendi” demişler, “eski bayram geçti, yenisi de daha gelmedi, bekle de gelince bayramlaş!” Cevaba dikkat edin! “Hayır”, der büyük zat. “Benim bayramım bugün. Çünkü ben bugün günah işlemedim. Günaha maruz kalmadığım gün benim bayram günümdür der.
  2. Şahadet getirerek bu dünyadan iman nuru ile ayrıldığı gün.
  3. Sırat köprüsünü kolayca geçtiği gün.
  4. Cennete girdiği gün.
  5. Allah'ın cemalini gördüğü gün.

Rabbim dünyevi bayramlarla bizleri mesrur ettiği gibi, uhrevî bayramlarla da mesrûr ve mesut eylesin.

Esasen bayramlar, hürriyet ile de alakalı. Hürriyetini koruyamamış, özgürlüğünü elde edememiş esir toplumlar bayram da yapamıyor. İşte İslam coğrafyasında birçok toplum aynı sıkıntıları yaşıyor. Asr-ı Saadet’te de müslümanlar Mekke’den Medine’ye hicret edip daha hür bir ortama kavuşunca bayramlar ihdas edildi.

Diğer taraftan bu bayramlar İslam’ın vakar ve şahsiyetini, olgunluk ve yüceliğini gösteren müesseselerdir. Bu hakikati görmek için mesela Güney Amerika karnavalları ile veya Noel bayramlarıyla veya İspanya’nın boğa festivalleri ile İslam’ın bayramlarını karşılaştırmak yeterlidir. İslam’ın bayramları sevgi, muhabbet, şefkat, ikram, barış ve ibadet günleri iken diğerler milletlerin bayramları sefalet, kan, içki kokusu, israf, tonlarca çöp ve pislik ile anılmaktadır. İşte Müslümanlar aşırılıklara mahal vermemek suretiyle bu vakarı bayramlarına yansıtmak durumundadır.

İslam’ın Bayramları:

  • Bayramlar kardeşliği canlandırır, birlik ve beraberliğimizi artırır.
  • Bayramlar insanlar arasındaki ziyaretleşmeyi ve iletişimi artırır.
  • Bayramlar toplumsal dayanışma ruhunu kuvvetlendirir.
  • Bayramlar hayata neşe katar.
  • Bayramlar çocuk-genç-ihtiyar, erkek-kadın yüzündeki tebesümdür.
  • Bayramlar dargınlık ve küskünlükleri giderir.
  • Bayram günleri mubah çerçevede yeme, içme ve sevinç günleridir.

Gerçek bayramı İslam büyüklerimiz çok güzel ve veciz ifadelerle bizlere bildirmişlerdir:

ليس العيد لمن لبس الجديد انما العيد لمن نجا يوم الوعيد-

وليس العيد لمن ركب المطايا ، إنّما العيد لمن ترك الخطايا-

وليس العيد لمن حضر المصلّى إنّما العيد لمن صام وصلى-

ليس العيد لمن لبس الجديد وتفاخر بالعدد والعديد-

 إنما العيد لمن اتقى ذا العرش المجيد وخاف يوم الوعيد واشتاق ليوم المزيد

  • “Bayram, yeni elbiseler giyenler için değildir. Ancak bayram; tehdit edilen günden (mahşer gününde) kurtulanlarındır.
  • Bayram yeni bineklere binenler için değildir. Ancak bayram; hata ve günahları terk edenlerindir.
  • Bayram (sadece) cemiye gelip hazır bulunanların değildir. Ancak bayram; (hakkıyla) oruç ve namaz kılanlarındır.
  • Bayram, yeni elbiseler giyip sayı ve çoklukla övünenlerin değildir. Ancak bayram; arşın sahibinden sakınan, ahiret gününden korkan ve artış gününe özlem duyanlarındır.”

Alvar’lı Muhammed Lütfi Efe hazretleri bayramın nasıl bir bayram olması gerekliliğini şu misralarıyla ile ifade etmektedir:

Can Bula Cananını
Bayram O Bayram Ola
Kul Bula Sultanını
Bayram O Bayram Ola

Hüzn-ü Keder Def Ola
Dilde Hicap Ref Ola
Cümle Günah Af Ola
Bayram O Bayram Ola

Mevlâ bizi afv ede
Gör ne güzel'ıyd ola
Cürm ü hatâlar gide
Bayrâm o bayrâm ola

İslam Dininin ilk bayramı olan Ramazan bayramı, bir ay boyunca Allah için tutulan orucun, kılınan namazların, yapılan hayır ve hasenatların arkasından verilen bir “genel iftar/ziyafet” hükmündedir ve bu anlamından dolayı ona (عيد الفطر) “fıtır bayramı (iftar/ziyafet bayramı)” denilmiştir.

Şu hususu da yeri gelmişken hatırlatmak gerekir: Toplumun bazı kesimlerinde ramazan bayramı yerine şeker bayramı demek gibi bir gaflet sergilenmektedir ki bu ne kültürümüzle ne de İslam’ın ramazan anlayışının sonucuyla bağdaşmamaktadır. Özellikle de bu anlayışa karşı yazımızın başlığı ziyafet bayramı olarak belirledik. Zira bu bayram; Ramazan’daki riza-i Allah için katlanılan açlık ve susuzluğa karşılık Rab Teâlâ tarafından bahşedilen bir ziyafet günüdür. Lütfen çocuklarımıza Allahın rahmet ayının neticesi olan Ramazan Bayramı ifadesini öğretelim.

Ramazan bayramı:

  • İbadetlerle bir ay Mevla’sına yaklaşanların,
  • Dili damağı Allah için kuruyanların,
  • Gözünü-kulağını, elini-dilini, kalbini-zihnini mâlâyâniyle meşgül etmeyenlerin,
  • Gözü yaşlı yetim, kimsesiz ve öksüzleri görüp gözetenlerin,
  • Çocuklara ramazan sevincini aşılayanların,
  • Secde ile alnında iz bırakan, yaşantısı ile hayranlık uyandıranların
  • Ramazanı ramazan neşvesi içerisinde yaşayanların bayramıdır.

Ramazandan nasiplenemeyen insanların bayramı sadece şeker yemekten ve kuru bir tebrikten ibaret olacaktır (ki, bunların bayramı için “şeker bayramı” denilebilir). Büyüklerimiz; “ömrü ramazan olanın ahireti/akibeti bayram olur” demişler. Allah cümlemizin âhir ve akibetimizi hayr eylesin.

Bayram Yükümlülüklerimiz:

Bayram günleri, tatil günleri olmaktan öte, bize bir takım vazifeler yükleyen günlerdir. Bu yükümlülükleri yerine getirdiğimiz zaman, gerçek bayramı yaşarız, bayramın anlamını ruhumuzda daha çok hissetmiş olacağız.

1. Bayram günlerinde önce, varlığımızın sebebi olan ve bizi her türlü fedakarlığa katlanarak büyüten, yemeyip yediren, giymeyip giydiren, uyumayıp uyutan ve hayata hazırlayan şefkat ve merhametle üzerimizde titreyen başta anne ve babamız olmak üzere büyüklerimizin ellerini öpüp hayır dualarını almalı, kırılan gönüllerini onarmalıyız.

Dinimizde Allah’a ibadetten sonra anne ve babaya saygı ve iyilik emredilmiş, onlara karşı “öf” bile demek yasaklanmıştır. Bu konuda Yüce Allah şöyle buyurur:

وَقَضٰى رَبُّكَ اَلَّا تَعْبُدُوا اِلَّا اِيَّاهُ وَبِالْوَالِدَيْنِ اِحْسَانًا اِمَّا يَبْلُغَنَّ عِنْدَكَ الْكِبَرَ اَحَدُهُمَا اَوْ كِلَاهُمَا فَلَا تَقُلْ لَهُمَا اُفٍّ وَلَا تَنْهَرْهُمَا وَقُلْ لَهُمَا قَوْلًا كَرٖيمًا

 “Rabbin, kendisinden başkasına aslâ ibadet etmemenizi, anaya-babaya iyi davranmanızı kesin olarak emretti. Eğer onlardan biri, ya da her ikisi senin yanında ihtiyarlık çağına ulaşırsa, sakın onlara “öf” bile deme; onları azarlama; onlara tatlı ve güzel söz söyle. (el-İsrâ, 23).                                                    

2. Akraba ve komşularla tebrikleşerek karşılıklı sevgi ve saygı duygularımızı aktarmalı, muhtaç olanlara yardım elimizi uzatmalıyız.

Akraba ve komşulara iyilik etmek ve onlarla iyi geçinmek Rabbimizin tavsiyesidir.

وَاعْبُدُوا اللّٰهَ وَلَا تُشْرِكُوا بِهٖ شَيْپًا وَبِالْوَالِدَيْنِ اِحْسَانًا وَبِذِى الْقُرْبٰى وَالْيَتَامٰى وَالْمَسَاكٖينِ وَالْجَارِ ذِى الْقُرْبٰى وَالْجَارِ الْجُنُبِ وَالصَّاحِبِ بِالْجَنْبِ وَابْنِ السَّبٖيلِ وَمَا مَلَكَتْ اَيْمَانُكُمْ اِنَّ اللّٰهَ لَا يُحِبُّ مَنْ كَانَ مُخْتَالًا فَخُورًا

“Allah’a ibadet edin ve ona hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana-babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolcuya, eliniz altındakilere iyilik edin. Şüphesiz Allah, kibirlenen ve övünen kimseleri sevmez” ( en-Nisâ, 36).

Dil sevgi ilka etmelidir. Kin, nefret, öfke, yalan, gıybet, iftira dile yakışmaz. El ise, mümin kardeşe yardıma açılmalı, duayla şereflenmeli, helali arama gayretinde olmalı. Dövmek, çalmak, itmek, kakmak, gasp ve haksızlığa uzanmamalı

3. Karşılaştığımız herkese selam vermeli, tanıdığımız ve tanımadığımız herkesin bayramını kutlamalıyız.     

4. Hastanelerde ve evlerde yatan hastaları görmeli, şifa dileklerimizi sunarak, iyileşmeleri hususunda gerekli olan yardımı yapmaya hazır olduğumuzu bildirmeliyiz.

Allah Teala, Kur’an-ı Kerim’de, iyilik ve takvâda yardımlaşmayı, günah ve düşmanlıkta ise yardımlaşmamayı emretmekte ve şöyle buyurmaktadır:

وَتَعَاوَنُوا عَلَى الْبِرِّ وَالتَّقْوٰى وَلَا تَعَاوَنُوا عَلَى الْاِثْمِ وَالْعُدْوَانِ

 “… İyilik ve takva (Allah’a karşı gelmekten sakınma) üzere yardımlaşın. Ama günah ve düşmanlık üzere yardımlaşmayın…” (Mâide, 5/2).

وَاللّٰهُ فِي عَوْنِ الْعَبْدِ مَا كَانَ الْعَبْدُ فِي عَوْنِ أَخِيهِ

 “….Kul din kardeşine yardımcı olduğu sürece, Allah da onun yardımcısı olur…” (Müslim, “Zikir”, 38; Tirmizi, “Hudud”, 3)

5. Yetimler ve kimsesiz çocuklara şefkat dolu duygularımızı aktarmalı, onlara ana-babalarının yokluğunu hissettirmemeye çalışmalıyız. Sevgi, şefkat ve maddiyatımızı onlarla paylaşmalıyız. Zira sevgiler paylaştıkça artarken üzüntüler paylaşıldıkça azalır.

6. Fakirleri unutmamalı ve bayrama ihtiyaçları bitirilmiş halde girmeleri sağlanmalıdır.

7. Dargın olduğumuz kimselerle bayramı fırsat bilip barışmalı, hata ve kusurları affetmeli, tanıdıklarımızdan küs olanları barıştırmaya çalışmalı ve aralarını bulmalıyız.

            لَا تَدْخُلُونَ الْجَنَّةَ حَتَّى تُؤْمِنُوا وَلَا تُؤْمِنُوا حَتَّى تَحَابُّوا

“Sizler iman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de gerçek iman etmiş olamazsınız." (Müslim, İman,  81)

Hz. Peygamber, mü’minlerin üç günden fazla dargın durmalarının haram olduğunu belirterek şöyle buyurmuşlardır.

لا يحِلُّ لمسْلِمٍ أنْ يهْجُرَ أخَاه فوْقَ ثَلاثٍ ، فمنْ هَجر فَوْقَ ثلاثٍ فمات دخَل النَار

"Müslüman’ın din kardeşine üç günden fazla küs durması helâl olmaz. Kim müslüman kardeşini üç günden fazla terkeder ve o hal üzere ölürse cehenneme girer."(Riyazüss salihin, 1599)

لا تَباغَضُوا ، ولا تحاسدُوا، ولاَ تَدابَرُوا ، ولا تَقَاطعُوا ، وَكُونُوا عِبادَ اللَّهِ إخواناً ، ولا يَحِلُّ لِمُسْلِمٍ أنْ يهْجُرَ أخَاه فَوقَ ثلاثٍ

“Birbirinize kin tutmayınız, haset etmeyiniz, sırt dönmeyiniz ve ilginizi kesmeyiniz. Ey Allah'ın kulları, kardeş olunuz. Bir Müslüman’ın, din kardeşini üç günden fazla terk etmesi helâl değildir.” (Riyazü’s-Salihin, Hadis No:1571)

Dargınlık dinen yasaktır. Elbette bir arada yaşayan aile ve toplum fertleri arasında anlaşmazlıklar, sürtüşme ve tartışmalar olabilir. Bu gayet normaldir. Ama bunları dargınlık, küskünlük ve ayrılık safhasına vardırmamak gerekir. Bilhassa yakınlar, sıla-i rahim denilen ziyaret bağı ile aradaki bağlarını kuvvetlendirmelidirler. Şeytana fırsat verilmemelidir. Nitekim Cenab-ı Allah bu hususta bizleri Şeytan’ın tuzağına karşı uyarmaktadır:

وَقُل لِّعِبَادِي يَقُولُواْ الَّتِي هِيَ أَحْسَنُ إِنَّ الشَّيْطَانَ يَنزَغُ بَيْنَهُمْ إِنَّ الشَّيْطَانَ كَانَ لِلإِنْسَانِ عَدُوًّا مُّبِينًا

"Kullarıma, (birbirlerine karşı) sözün en güzel olanını söylemelerini söyle. Çünkü şeytan aralarını açıp bozmaktadır. Şüphesiz şeytan insanın açıkça bir düşmanıdır." (el-İsrâ, 53)

Allah (c.c), Kur'ân-ı Kerim'de şöyle buyurmaktadır:

اِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ اِخْوَةٌ  فَاَصْلِحُوا بَيْنَ اَخَوَيْكُمْ وَاتَّقُوا اللّٰهَ لَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَ

"Mü'minler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını bulup-düzeltin ve Allah'tan korkup sakının umulur ki esirgenirsiniz" (el-Hucurât, 49/10)

Hataya hatayla karşılık vermek erdemlik değildir. Erdem o ki, hatayı affedebilmektir. Daima af yolunu tutmak, mü’minin başta gelen özellikleri arasında sayılır. Bu konuda yine Kur'ân-ı Kerim’de şöyle buyurulur:

خُذِ الْعَفْوَ وَاْمُرْ بِالْعُرْفِ وَاَعْرِضْ عَنِ الْجَاهِلٖينَ

“Sen af yolunu tut, iyiliği emret, câhillerden yüz çevir” (el-Â’râf, 199).

8. Bütün çocukların gülücüklerle geçireceği bir bayramı tüm çocuklara yaşatma gayreti içinde olmalıyız. Çocuklara hediyeler dağıtmalı ve onları sevindirmeliyiz.

Hz. Peygamber ile Hz. Ömer bir gün bayram meclisine giderken Medine’nin çocukları, Rasulûllah’ın önune dikilip şöyle dediler: “-Ey Allahın Resulu bize bayramlık ver!” deyince, Peygamberimiz bir tebessümle: “Ya Ömer! Beni bunlardan satın al” deyince, Hz. Ömer (r.a) koştu; bir parça et, biraz hurma ve bir miktar meyve getirip çocuklara verdi. Bu davranış Peygamberimizi çok memnun etmişti.

9. Ölülerimizi hayırla yad etmeliyiz. Mübarek bayramlarda güzel bir geleneğimiz vardır. O da bu günlerde mezarları ziyaret etmek ve onlara hayır duada bulunmak, ruhları için yoksullara ve kimsesizlere sadaka vermek.

Bu saydıklarımız, Dinî bayramlarımızda yerine getirmemiz gereken temel vazifeler olup bunun dışında bireysel veya toplumsal olarak örf ve adetlerimize uygun olarak meşru daire çerçevesinde yapabileceğimiz birçok yerel veya bölgesel emeller vardır.

            Bu vesile ile sevinç, mutluluk ve huzur günü olan bu bayram gününün hem kendimize, hem memleketimize ve hem de bütün İslam âlemine hayırlar getirmesini Rabbimizden niyaz eder, Ramazan Bayramınızı tebrik ederim.

Bu yazı toplam 2314 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. Yazılan yorumlar hiçbir şekilde www.adilcevaz13.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
1 Yorum