Statüler Katmerlenmesi
Çetin mi çetin bir kışın ardından, bedenen baharı aradığımız bir demde, yaşadığımız semtte çam ağaçlarının arasında, herkesin gönlünün bahçesinden yazıyorum.
Havuzun başındayız o vakit. Turuncu balıkların dansını, nilüferlerin açtığı, minik yavru akbaş köpeklerinin eşlik ettiği bir dem.
Yahu masal gibi tasvir ettiğin bir demde statüler ne alaka demiş olabilirsiniz.
Empati kurunca bende öyle düşünürdüm diye, iki kelam etmek istedim.
Gönlümün dağında arka fonu masallar diyarı olan bu anın,
Ufkumun resme düşen kısmında sanatçı, başkan yardımcısı, öğretmenler, öğrenciler, garsonlar,
İşletme sahipleri, şehir dışından gelen tur kafilesi, yılların eskitemediği dostluklar sahneye davet edilmiş gibiydi o gün.
Tam insanın harmanlandığı,
Statülerin katmerlendiği bir gün.
Konumuz: insani dialoglarda içtenlik..
Statüler katmerli olsada, hiçlik makamında insanlığın nice tasviri vardı sanki.
Benim pandemiden kurtulma arzumun temelinde hasretin can çekişmesi vardı.
Kıymet verdiğim canlara doya doya sarılma,
Aradığım o emsalsiz muhabbetlere doyma.
Belli ki her can’ı yakan bu hardı.
O günün, batımında bolca kavuşma,
Rengini hiç görmediğimiz insanlık vardı.
Adı bahardı.
Ünlü tiyatro oyuncusu bir ustamın sohbetinde demlenirken,
Düştüğüm nice kuyudan çıkarana binbir şükür filizlendi.
(yanlış insanlara değer vermekten bahsediyorum, zira ondan daha beter bir kuyu yok)
Dahası tayini çıkıp giden, yıllardır kavuşmayı arzuladığım dostları sürpriz karşılaşma ile başucumda bitiriverdi.
Bunların hepsi yaşamak adına emsalsiz değerler idi.
İnsan biriktirmek önemli imiş vesselam.
Statüler ne olursa olsun.
Bazılarımız yaşadığımız statüleri kazanana dek ömrün masasında kadirşinas can’ların var olması için,
Çok yanlış insanlarla çay içtik.
Doğru insanlarla, emsalsiz ilkeleri şiar edinmek adına ders almayı bildik.
Bazılarımızda fütursuzca bir golf sahasının başında
‘’Topa sizin gibi vurabilmek için her şeyimi verirdim’’
deyip deyip, bazı kadim değerleri çekilmez hale getirdik.
Bilirsiniz yahu BAŞARININ YOLU hikayesini.
Gary Player uzun yıllar yerel ve uluslar arası golf turnuvalarında başarıyla oynayan usta bir golf oyuncusuydu. İnsanlar ona sürekli şöyle diyorlardı :
Topa sizin gibi vurabilmek için her şeyimi verirdim.
Bir gün yine aynı sözlerle karşılaşan Player, sonunda kendini tutamayıp karşılık verdi :
Hayır, vermezdiniz. Topa benim gibi vurabilmek için her şeyi ancak kolay olsaydı yapardınız!
Topa benim gibi vurmak için ne yapmanız gerekiyor biliyor musunuz?
Her sabah beşte kalkıp, golf sahasına gidip bin tane topa vurmanız gerekiyor.
Elleriniz kanamaya başlayınca kulüp binasına gidip elinizdeki kanı temizledikten sonra bir bant yapıştırıp, bin tane topa daha vurmanız gerekiyor.
İşte o zaman topa benim vurduğum gibi vurabilirsiniz demiş ya hani.
Bildiniz değil mi o hikayeyi.
Eğer hakikaten insanlığınızı kaybetmedi iseniz,
İnsanları dar da koyacak yollara girmiyor iseniz doğru yollar önünüzde konumlanır.
Başkalarını incitmeye hacet yok.
İnsani yanlarımız can çekişmiyor ise
Ömrün masasından herkes bahtiyar ayrılır.
Çaylar mı?
Hesap mı?
Hesabı ilmek ilmek heybemize eklediğimiz insanlar ödüyor.
İster gönlünüzün bahçesi olsun.
(GÖNÜL BAHÇESİ yaşadığım şehirde bir mekanın adı, mecaz anlatım değildir efendim)
İsterseniz ilk kez keşfettiğiniz bir kahve dükkanının nezih bahçesi olsun.
Ömrünüzde SERSERİ MAYIN gibi dolaşan insanlar uzak,
Kıymet veren insanlık var olsun.
Böyle böyle hatırı sayılır yerlerde var olunur, bilmem biliyor musun?
YAZIYA YORUM KAT