Uludere’de (Roboski) Anaların Gözyaşı Dinmedi
Bundan tam 2 yıl önce 28 Aralık 2011 tarihinde Şırnak’ın Uludere ilçesi Roboski Köyü yakınlarından gelen acı haberde 34 vatandaşımızın uçaklarla vurulduğu haberi ülkemizin gündemine bomba gibi düşmüştü.
Haber kanallarında ölenlerin cesetlerinin battaniyelere sarılı, katır sırtında parçalanmış görüntüleri her vicdan sahibi gibi bizlerinde içini sızlatmıştı. Ölenlerin görüntülerinden ne kadar gariban, fakir, çaresiz olduklarını hissedebiliyorduk, aslında bu işin daha acı boyutuydu.
Kim ister ki, karın tokluğuna gecenin dondurucu soğuğunda ailesiyle helalleşerek evinden çıkarak dağ, tepe aşarak mayınlı bölgelerden canının pahasına bir çanta mazot, birkaç kilo şeker, bir paket çay ve sigarayı katırların sırtında kaçak yollarla sınırı aşarak rızkını kazanmak... Malesef bu insanların ekmek kapısı olmuştu. İnsan gibi yaşamak varken, kim isterki hayatını kaçak yollarla kazanmayı, yaşı henüz 13-14 olan çocukların ölmesi ise olayın bir başka vahim boyutuydu.
İnsanlar çaresizlikten dağ başında, soğuğun altında, bombalara hedef olarak hayatlarını kaybederken; televizyonlarda çok bilmiş entel, ukala, vicdan yoksunu bazı yorumcular onların ne işi var orada, aslında ölenlerin hepsi terördür, silahlı eğitimden geliyorlar, aslında hepsi de ölümü hak etti diye saçma sapan her zamanki gibi ölen garibanların üzerinden pervazsızca açıklamaları hayretler içinde izliyorduk.
Başkalarının parçalanmış cesetlerinin hikayesini konuşmak ne kadar da kolay, orada ölen insanların suçu neydi acaba! Köylerinde ya da ilçelerinde fabrika vardı da çalışmadılar mı, bu insanlar haytalarından çok mu memnundular! Maalesef oradaki insanların alın yazısının babadan-dededen kalma kaçak sınır ticareti yapmak yaşam tarzları olmuştu, çünkü yapabilecek başka iş ve imkanı da yoktu zaten.
Ülkemizde ne zamanki ekonomi iyileşse ve birlik beraberliğimiz perçinleşse derin çeteler devreye girerek, enteresan olaylarla karşılaşmamıza sebep oldular. Bu günlerde ise yeni peydahlanmış paralel devlet anlayışı, devletin bütün kılcal damarlarına girerek, ülkeyi karanlık günlerine geri getirme çabaları baş göstermiş durumda.
Roboski katliamında kasıt olup olmadığını bilemem fakat, öldürülen 34 insanımızın ardından cenaze merasimlerindeki mesajların, sloganların ve açıklamaların ne kadar manidar ve hedef şaşırtmaya yönelik olduğunu gördük. Başbakan, Roboski’de katledilen vatandaşlarımızın baş sorumlusu olarak gösterilerek, başbakana karşı nefret uyandırılarak, "bakın çok sevdiğiniz hükümetiniz, başbakanınız sizi nasıl katlediyor" diye yanlış ve kirli algı yönetimi yapılarak, bölge insanın sevgisine layık olmuş Erdoğan yine hedefe konularak enteresan bir o kadar da iğrenç bir durum ortaya çıkartılmaya çalışıldı.
Geçen gün Uludere davasının görüldüğü Askeri Mahkeme’nin verdiği kararda ağır kusur var demesi vicdanları yaralamıştır. Kusur var da kusurlu nerde diye sormazlar mı! Milletvekili Hüseyin Çelik’in "bu karar beni de son derece üzmüştür" demesi kararın vahametini gösteriyordu.
Son günlerde böyle saçma sapan kararların 17 Aralık Darbe girişiminden hemen sonra açıklanmaları tesadüf olamasa gerek.
Son on yılda seçimle iş başına gelmiş hükümete ve Anadolu insanının başına her türlü çorap örülmeye çalışıldı.
Hatırlayalım Yakamoz, Ay Işığı, Balyoz darbe girişimleri, 2007’deki 27 Nisan Muhtırası, 28 Aralık Uludere’deki vatandaşlarımızın katledilmesi ve son olarak 17 Aralık 2013 darbe girişimleri vb. ülkemizin ve milletimizin birliğine dirliğine kast edilmiş komploların başlıcalarıdır.
Allah’ın izniyle bu millet geçmişte yaşanan bu olayları bir bir deşifre ederek püskürttüğü gibi 17 aralık darbe girişiminde alt üst edecektir.
Son olarak Uludere’de katliama uğrayan 34 vatandaşımıza Allah'tan rahmet, ailelerine sabırlar dilerim. Suçu veya kusuru olanların biran evvel bağımsız yargıya hesap vererek evladını kaybeden anaların gözyaşının dinmesini temenni ederim.
Üstadın dediği gibi "Zalimler İçin Yaşasın Cehennem."
Dua ile kalın...
YAZIYA YORUM KAT