Bir Öğretmenler Günü Yazısı
Hayata öğrenci olarak gözünü açarız. Yaratılışımız gereği hep öğrendiklerimizle kendimizi bulur, şahsiyetimizi oluşturur ve hayatta kendimize rol biçeriz. Öğrendiklerimizi elde etmenin yolu önce ihtiyaçlarımızı bilmemizden çıkar. Bunun için hislerimiz, gözlemlerimiz devreye girer. Dimağımız sebep sonuç ilişkisi üzerinden akletmeyi kavrar. Buna takviye olarak öğrenmemeyi sağlayan bir bilenler devreye girer. İlk bir bilen ve öğreten annemiz olur tabi ki. İlerleyen zamanlarda iş, resmi sistematiğe giren adı öğretmen olan, öğreticilerle öğrenme-öğretme sürecine dönüşür.
Öğretmen, bir bilgiyi aktarmakla birlikte hep değer üretir. Aktardığı bilginin niceliğinden ziyade ürettiği değerin rol model olmadaki etkisi ile hatırlanır. Öğretmen sadece akla seslenmez, kalbe, ruha ve vicdanımıza da tesir eder.
Ben bu anlamda yazdıklarımın bendeki pratiğe dönüşmüş halinden bahsetmek istiyorum. Mesela ben ilk öğretmenimi hatırlıyorum. Bendeki tesiri yani etkisi hâlâ sıcaklığını korur. Ama gelin görün ki ismini hiç anımsayamam. Bayandı ilk öğretmenim. Dalgalı saçları vardı. Yüzünü de hatırlamam. Yukarıda bahsettim ya öğretmen değer üretir diye bu ilk öğretmenimin bana ürettiği değer korkuydu. Korku, korkutmak elindeki silahtı. Okulumun ilk yılında ben eller yukarı, başlar aşağı durumundaydım. Göremez oldu gözüm ilk öğretmenimin yüzünü. Kalbime giremeyince, ruhumu okşayamayınca aklıma giremez oldu kendisinin öğrettikleri. Öğrenmenin yolunu ilk öğretmenimle akledemedim. Allah’ tan sınıfta kaldım ve öğretmenim değişti. İshak Öğretmenimle İshak POLAT’ la tedavülden kalkmış oldu öğretmenliğin ilk bendeki görünen yüzü. Tonton, güleç insanı iliklerine kadar saran bir sıcaklıkla hatırlıyorum öğretmenimi, ismini, yüzünü, şahsiyetini. Gönlüme girince kocaman şahsiyeti, dimağımın düğümleri de çözülür oldu. Aklıma girdi öğrettikleri.
Otuz dört yıldır resmi anlamda eğitim öğretim sürecinin içindeyim. Öğrencilikle başlayan ve yine öğrencilikle devam eden süreç hâlâ işliyor. Öğretmenlik gerçekten zor bir sanat… Sorumluluğu bir milletin geleceğinin genişliği kadar… Aktardığı bilgi, ürettiği değerle ancak anlam kazanıyor. Bugün insan kaynaklı sorunların temelinde yetersiz, başarısız ve değer önceliksiz eğitim öğretim süreci vardır. Bu sürecin ilk ayağı aile, ebeveyndir. Ancak tamamlayıcı unsur öğretmendir. Bediüüzzaman’ın öğretmene verdiği iki makam vardır. ‘Öğretmen ya minare başında ya da kuyu dibindedir.’ der. Orta bir makamı yoktur.
Öğretmenlik sanatını, mesleğini en güzel şekilde yürütmeye çalışan ve yürüten çok değerli öğretmenlerimiz var. Bu öğretmenlerimizin varlığını bilmek ve eserlerini görmek gelecek adına hep bizi ümitli kılıyor. Öğretmenlerimiz şahsiyet inşasında aktif rol aldıkları için unutulmazlar, unutulamazlar.
Öğrencilerindeki tesir, kendilerinin asıl yüzüdür.
Öğretmenlerim, hep dedim ya değer üretirler. Ürettiğiniz değerleriniz lütfen iki cihan saadetini kucaklayan değerler olsun. Sermayemiz; sevgimiz şefkatimiz ve sorumluluğumuzdur. Sadece aklı nurlandırmak yani ışık vermek olmaz vicdanları da ziyalandırmak gerekir.
Yazımın sonuna gelmişken tüm öğretmenlerimi, öğretmen arkadaşlarımı sevgi ve saygı ile selamlıyorum. Hep gönüllerde payidar olmanız temennisiyle…
YAZIYA YORUM KAT