Sopası Uzun Olanın…
Üniversiteden bana miras kalan, kulağıma bir küpeydi yukarıdaki başlık ve başlığın devamı. Okuma Yazma Öğretimi ile Halk Edebiyatı dersimize girerdi Yılmaz Önay Hocam. İlk ve tek ondan duymuştum bu sözü. Gerçi orjinal söyleyişi biraz farklıydı. Ben söz sahibine belki haksızlık olacak ama kullandığı bu sözü genelleştirerek kullanma ihtiyacı hissettim. Mana itibarı ile de genelleştirilecek bir söz bence. Neydi başlık? "Sopası uzun olanın…"
Sopa ilişkili tespiti ve mülahazaları ilk önce garip ve ilginç gelmişti biz öğrencilerine. Daha sonra izahatı ve aramızda münazarası yapılınca bu söz bizde fener niteliğinde veciz bir söz olarak belleğimize kazınmış oldu.
Malumunuz sopadan kasıt "sulh ile uslanmayanı etmeli tekdir, tekdir ile uslanmanın da hakkı kötektir" kabilinden terbiye(!) ve ıslah gereci, hasmını sindirme aracı ve nufüz ( söz sahibi olma ve hâkimiyet sağlama) vesilesi olarak algılar ve yorumlarız. Tabi başka anlamları da kapsayacak genişliğe havi (uygun) bir içeriği var ancak fazla yer tutmasın burada şimdi yazmayalım. Siz tahmin edersiniz hangi geniş ve derin anlamlara geldiğini.
Sopa üzerinden devam edeyim yine. Sopanın gücü ve gösterdiği etki de elinde tutana göre değişir. Mesela şimdi ben elime bir sopa alsam kim tırsar ki? Sopayı elimden alırlar da diğer kısalığımla boy ölçüştürür, dalga bile geçerler siz de gülersiniz. Ama şöyle dayı birinin elinde, eşrafı ve takımı yerli yerinde bir sopanın etkisinin artık ne olduğunu tahayyül edebilirsiniz. Öyle ki sopasının gölgesi bile yeter. Bir adım ileri gideyim kamusal düzenimiz bile onu gölgesinde işler durur.
Sopalar çeşitlilik, boy, ebatları ve kullanım şekli bakımından farklılıklar gösterse de verdiği hizmet karşısında aldığı sonuçlar oldukça başarılıdır. Örneğini duymak istemeyecek kadar boldur muhakkak bizim de bir tarafta illa izi vardır. Kafamızda, belimizde ya da en azından yüreğimizde.
Sopayı hakkı ile kullanmayı bilen de (!) toplumda etkin, yetkindir hali ile. Eller, kalpler üzerine temenna ederek bu hakkı saygın bir el etek edası ile de takdim eder yani.
Gelin görün ki Yılmaz Hocam, sopası uzun olana bir şerh koydu ve dedi ki: "Sopanın uzunluğu nispetinde bir kısalık var ki o da insanlık." dedi. Gelin buradan yak şimdi.
"Bir kimsenin sopası ne kadar uzunsa, insanlığı o kadar kısadır." Özetle.
Sopa uzun, insanlık kısa- sopa kısa insanlık uzun denklemi üzerinde siz bir zihin jimnastiği, bir beyin fırtınası yapın isterseniz.
Doğru mu hakikaten?
YAZIYA YORUM KAT